Örnek Resim

İHOP Hakkında

Stratejik Yaklaşım

İHOP Kurumsal Yapısı

Yönetim Kurulu

Koordinasyon ve İletişim Birimi

İHOP Sekreteryası

Stratejik Yaklaşım

İçinde bulunduğumuz ortam, insan hak ve özgürlüklerine yönelik olarak uluslararası alanda süreklilik kazanan geriletici adımlar, devletin bu eğilimleri anti demokratik unsurları bünyesinde barındırma amacıyla gerekçe olarak kullanması karşısında insan hakları mücadelesinin güçlü kılınması ve bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının bu tehditlere karşı güçlü bir karşı duruş sergilemesi ihtiyacının giderek artmış olması, İnsan Hakları Ortak Platformunun kuruluş motifini oluşturmaktadır.

Türkiye’de insan hakları alanında mücadele eden hükümet dışı kuruluşların oluşturduğu bağımsız bir dayanışma ve paylaşma ortamı olan İnsan Hakları Ortak Platformu’nun uzun erimli hedefi (vizyonu), Türkiye’de sivil toplumun karar alma süreçlerine etkili bir biçimde katıldığı ve diyalog ortamının sürdürüldüğü, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu katılımcı ve çoğulcu bir ortamın geliştirilmesi ve kalıcı kılınmasına katkıda bulunmaktır.

İHOP, Türkiye’de devletin insan hakları ve temel özgürlükleri koruma ve geliştirme temel sorumluluğunu yerine getirmesi için, insan hakları ve temel özgürlüklere saygıyı geliştirme ve bu hakların ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtma, insan hakları ve temel özgürlüklerin hukuki ve uygulama düzeyinde hayata geçirilmesi için inceleme, araştırma, saptama, değerlendirme, kamuoyu oluşturma yönünde faaliyet ve çaba gösteren kişi, grup ve sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu insan hakları hareketinin, insan hak ve özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynadığına inanmaktadır.

Bu çerçevede İHOP misyonunu, Türkiye’deki insan hakları hareketinin kapasitesini, unsurları arasındaki işbirliğini ve genel etkisini güçlendirmek olarak tanımlamıştır.

Bu çerçevede İHOP,

  • insan hakları örgütlerinin kendi aralarında ve insan hakları hareketi içinde yer alan unsurların arasında diyalogun ve dayanışmanın güçlendirilmesinin önemine inanır.
  • insan haklarının her alanında sivil toplum ve sivil toplumun örgütlü kesimlerinin yasama ve yürütmeden sorumlu kamu otoritelerine görüşlerini açıklamaları, bilgi alışverişinde bulunmaları olanağının sağlandığı açık, şeffaf ve düzenli diyalog ortamlarının yaratılmasının insan haklarına dayalı politikaların geliştirilmesi ve uygulanmasında ve katılımcı demokrasinin geliştirilmesinde öncelikli bir rol oynadığına inanır.

İHOP Kurumsal Yapısı

İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD), İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi tarafından kurulmuş bağımsız bir Platformdur. TİHV, 2007 yılında, MAZLUMDER, 2009 yılında İHOP Yönetim Kurulundan ayrılmıştır. 2013 yılında İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD) İHOP’a katılarak Yönetim Kurulunda temsil edilmektedir.

İnsan Hakları Ortak Platformu, Türkiye’de insan hak ve özgürlükleri ve demokrasinin geliştirilmesi alanında çalışan beş hükümet dışı kuruluşun oluşturduğu bağımsız bir paylaşım ortamıdır. Platformun çalışmaları, üyelerinin etkinliklerini ve çabalarını tamamlayıcı ve güçlendiricidir.

Platform, belirli konular üzerinde geliştirilen ortak tutumları yaygınlaştırmaya çalışır ve kampanyalar, eğitim programları, düzenli toplantılar, konferans ve seminerler yoluyla hem demokratik kamuoyunun hem de kanun yapıcı ve uygulayıcılarının gündemine getirmeye çalışır.

Platformun çalışmaları üye örgütlerin hepsine açık olan çalışma grupları üzerinden yürütülür. Çalışma grupları, Platformun belirlediği stratejik amaçlara uygun olarak çalışma alanlarını, yürütülüş biçimlerini ve zamanını belirler. Çalışma grupları çalışmalarında her üye örgütün görüşlerinin temsil edilmesini güvence altına alır.

Yönetim Kurulu

Platformu oluşturan her örgütün iki temsilcisinin yer aldığı Yönetim Kurulu temel olarak Platformu ilgilendiren konularda karar alma yetkisine sahiptir. Platformun uzun erimli stratejik hedeflerine ulaşmak için yapılması gereken faaliyetlerin genel çerçevesini belirleme sorumluluğu Yönetim Kurulu’na aittir. Stratejik hedeflere bağlı olarak Yürütme Kurulu, Platformun oluşturduğu çalışma programının uygulanmasını denetler.

Yönetim Kurulu, her üye örgütün belirlediği ikişer temsilciden oluşur. Düzenli olarak bir araya gelir. Kararlarını konsensus temelinde alır.

Yönetim Kurulu Üyeleri (2013 yılı):

Helsinki Yurttaşlar Derneği: Ümit Fırat, Sema Kılıçer
İnsan Hakları Derneği: Öztürk Türkdoğan, İsmail Boyraz
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi: Kerem Dikmen, Anıl Arslan

İnsan Hakları Araştırmaları Derneği: Selahattin Üneş, Mehmet Salmanoğlu

Onursal Üyeler: Y.Levent Korkut, Yılmaz Ensaroğlu, Hüsnü Öndül

Dönem Başkanlığı (2013-2015)

Temmuz 2013-Aralık 2013: HYD
Ocak 2014 – Haziran 2014: İHD
Temmuz 2014- Aralık 2014: UAÖ
Ocak 2015 – Haziran 2015: İHAD

Koordinasyon ve İletişim Birimi

İHOP Koordinasyon ve İletişim Birimi İHOP Sekreteryası ve üye örgütlerle şubeleri arasında karşılıklı bilgi paylaşımı ve geri bildirim sağlayarak İHOP’un hedeflerinin sürdürülebilirliğine katkıda bulunma işlevini yürütür. Birim, İHOP’un operasyonel düzeyde Platform’un operasyonel önceliklerinin belirlendiği ve sekreteryaya geri bildirim sağlanan bir organıdır.

İHOP Sekreteryası

Profesyonel olarak görev yapan elemanlardan oluşan Sekreterya, Yürütme Kurulu’na bağlı olarak çalışır. Sekreterya, Yürütme Kurulu’na ve Çalışma Gruplarına koordinasyon ve diğer genel hizmetlerin sunumunu sağlar.

Sekreteryanın rolü, İHOP üye örgütlerinin yakınlaşmasını sağlamak ve Platformun sürdürülebilirliği konusunda faaliyette bulunmaktır. Bu çerçevede Sekreterya,

– Fon kaynaklarının araştırılması ve geliştirilmesi
– İHOP Projelerinin izlenmesi
– Mali yönetim
– İHOP faaliyetlerine ilişkin iletişim ve bilgilendirme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi
– Çalışma Gruplarının kapasitelerinin yükseltilmesi ve kendi içlerinde ve Yürütme Kurulu arasındaki eşgüdümün sağlanması
– Web sitesinin yönetimi
– Düzenli olarak faaliyet ve mali rapor hazırlama ve sunma ile Yürütme Kurulu’nun uygun bulduğu faaliyetlerin yürütülmesinden sorumludur.

Sekreterya:

İHOP Genel Koordinatörü: Feray Salman ( feray.salman@ihop.org.tr)

İHOP Genel Koordinatör Yardımcısı: Nevzat Kıraç ( ihop@ihop.org.tr)

Diyalog ve Savunuculuk Koordinatörü: Barış Karacasu ( baris.karacasu@ihop.org.tr)

Paylaşma ve Dayanışma Çalışmaları Koordinatörü: Bişeng Özdinç ( biseng.ozdinc@ihop.org.tr)

İHOP Asistanı: Aysel Ergün ( aysel.ergu
n@ihop.org.tr)

Göçmen İşçiler Üzerine Komite (CMW)

Bütün Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunması Komitesi, Bütün Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunması Üzerine Uluslararası Sözleşmenin üye devletlerce uygulanmasını izleyen bağımsız uzmanlardan oluşan bir organdır. Sözleşmenin en yeni organı olan bu Komite ilk toplantısını Mart 2004’de gerçekleştirmiştir.

Sözleşmeye üye bütün imzacı ülkeler hakların nasıl uygulandığına dair düzenli raporlarını Komiteye sunmakla yükümlüdürler. Devletler Sözleşmeye taraf olduktan bir yıl sonra başlangıç raporunu ve bundan sonrada her beş yılda bir raporlarını sunmak zorundadırlar. Komite her raporu inceler ve ilgili üye devlete kaygılarını ve tavsiyelerini “nihai izlenimler” şeklinde dile getirir.

Sözleşmenin 77 maddesine göre 10 tane imzacı ülkenin ilgili başvuru yolunu kabul etmelerinden dolayı Komite belli şartlar altında aynı zamanda Sözleşmenin kendilerine tanıdığı hakların ihlal edildiğine dair bireysel başvuruları inceleyebilir ve bireysel tebliğleri alabilir.

Komite Cenevre de ve normalde yılda bir defa toplanır.

Genel Yorumlar
Aşağıda bulunan genel yorum çevirileri İnsan Hakları Ortak Platformu tarafından sağlanmıştır.

Genel Yorum 1: Göçmen ev işçileri (23 Şubat 2011)

Türkiye’nin ilk raporunu sunması öncesinde [ele alınması beklenen] konular listesi (2 Mayıs 2014)

Çocuk Hakları Komitesi (CRC)

Çocuk Hakları Komitesi (CRC) Çocuk Hakları Sözleşmesinin üye devletlerce uygulanmasını izleyen bağımsız uzmanlardan oluşan bir organdır. Komite aynı zamanda silahlı çatışmalara çocukların alınması ve çocuk satışı, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisi üzerine iki Tercihli Protokolün uygulanmasını da izler.

Sözleşmeye üye bütün imzacı ülkeler hakların nasıl uygulandığına dair düzenli raporlarını Komiteye sunmakla yükümlüdürler. Devletler Sözleşmeye taraf olduktan iki yıl sonra başlangıç raporunu ve bundan sonrada her beş yılda bir raporlarını sunmak zorundadırlar. Komite her raporu inceler ve ilgili üye devlete kaygılarını ve tavsiyelerini “nihai izlenimler” şeklinde dile getirir.

Komite, iki Seçmeli Protokolü imzalamış olan ülkeler tarafından sunulması zorunlu olan ek raporları da gözden geçirir. Bireysel başvuruları almaya yetkili başka diğer komitelere çocuk haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle başvurabilmesine rağmen bu Komite bireysel şikâyetlere bakamaz.

Komite Cenevre’de yılda üç defa toplanır ve bu toplantılar bütün üyelerin katıldığı bir toplantı şeklinde (plenary, üç haftalık) ve bir haftalık oturum-öncesi (pre-sessional) çalışma gurundan oluşur. Komite da biriken rapor sayı ve yükünü azaltmak için 2006 da “istisnai ve geçici bir tedbir olarak” her biri 9 üyeden oluşan iki paralel dairede raporları inceleyecektir.  Komite, tematik konular üzerine genel yorumlar olarak da bilinen insan hakları kurallarının içeriğinin yorumlanmasını yayınlar ve genel tartışmalar için özel günler organize eder.

Çocuk Hakları Sözleşmesi STÖ Grubunun sivil toplum örgütleri için hazırladığı Çocuk Hakları Komitesi Genel Tartışma Günleri Bilgi Notuna erişmek için tıklayınız.

Genel Yorumlar:

Çocuk Hakları Komitesi’nin Genel Yorumları Uluslararası Çocuk Merkezi (www.icc.org.tr) tarafından çevrilmiştir.

Üç ayrı kitap olarak yayımlanan Genel Yorumlara aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz.

Genel Yorumlar (2001-2006)

Genel Yorumlar (2006-2008)

Genel Yorumlar (2008-2011)

İşkenceye Karşı Komite (CAT)

İşkenceye Karşı Komite (CAT), İşkencenin ve Gayri İnsani Diğer Küçük Düşürücü Muamelenin veya Cezanın Önlenmesi Sözleşmesinin üye devletlerce uygulanmasını izleyen  bağımsız uzmanlardan oluşan bir organdır.Sözleşmeye üye bütün imzacı ülkeler hakların nasıl uygulandığına dair düzenli raporlarını Komiteye sunmakla yükümlüdürler. Devletler Sözleşmeye taraf olduktan bir yıl sonra başlangıç raporunu ve bundan sonrada her dört yılda bir raporlarını sunmak zorundadırlar. Komite her raporu inceler ve ilgili üye devlete kaygılarını ve tavsiyelerini “nihai izlenimler” şeklinde dile getirir. Sözleşme, raporlama prosedürüne ek olarak Komitenin izleme fonksiyonunu icra etmesi için üç tane daha mekanizma kurmuştur: Komite belli şartlar altında aynı zamanda bireysel başvuruları inceleyebilir, Sözleşmenin kendilerine tanıdığı hakların ihlal edildiğine dair bireysel tebliğleri alabilir, soruşturma açabilir ve ülkeler-arası şikâyetleri inceleyebilir.

Sözleşmeye ek Seçmeli Protokol yürürlüğe girdiği zaman bir Alt Komite oluşturulacak ve üye ülkelerdeki ulusal kurumlarla beraber ülke içindeki tutulma yerlerinin ziyaret edilip incelenmesine imkan tanıyacak. Komite Cenevre’de yılda iki defa toplanır ve bu toplantı bütün üyelerin katıldığı bir toplantı şeklinde (plenary; Mayısta üç hafta ve Kasımda iki hafta için) ve bir haftalık oturum-öncesi (pre-sessional) çalışma gurundan oluşur. Komite, tematik konular üzerine genel yorumlar olarak da bilinen, insan hakları kurallarının içeriğine ilişkin yorumlar yayımlar.

İşkenceye Karşı Komite hakkında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından yayımlanan kitapçık için tıklayınız

Genel Yorumlar:

Genel Yorum No.1: Sözleşme’nin 3’üncü maddesinin 22’inci madde bağlamında uygulanması (21 Kasım 1997)

Genel Yorum No.2: Sözleşme’nin 2’inci maddesinin Taraf Devletlerce Uygulanması (24 Ocak 2008)

Genel Yorum No.3: Sözleşme’nin 14’üncü maddesinin Taraf Devletlerce Uygulanması (2012)

İşkenceye Karşı Komitenin sonuç gözlemleri:

Sözleşme’nin 19’uncu maddesi uyarınca Taraf Devletlerce sunulan raporların değerlendirilmesi: Türkiye (2010)

İşkenceye Karşı Komiteye rapor sunma süreçlerine katılım:

Hükümet Dışı Kuruluşların (HDK) ve Ulusal İnsan Hakları Kuruluşlarının (UİHK) İşkenceye Karşı Komiteye rapor sunma süreçlerine katılımı

 

İşkenceye Karşı Komitenin cezaevlerindeki işkencenin önlenmesinde yargısal denetim ve hukuki usullere uygun davranılması şartının rolüne ilişkin muvakkat beyanı:

Cezaevlerindeki işkencenin önlenmesinde yargısal denetim ve hukuki usullere uygun davranılması şartının rolü

İşkenceye Karşı Komitenin önleme kavramına ilişkin yaklaşımı:

Önleme Kavramı

Kadınlara Karşı Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi

Genellikle kadınlar için uluslararası haklar bildirgesi olarak anılan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) BM Genel Kurulu tarafından 1979 yılında kabul edildi.

Bir başlangıç ve 30 maddeden oluşan bu Sözleşme kadınlara yönelik ayırımcılığın ne olduğunu tanımlar ve bu ayırımcılığın kaldırılmasına yönelik ulusal eylem için gündem (agenda) belirler. Sözleşme kadınlara karşı ayırımcılığı şöyle tarif eder:”kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir.”

Sözleşmenin kabulüyle, Devletler kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın ortadan kaldırılması için bir takım önlemlerin alınması konusunda yükümlülük altına girerler. Bu yükümlülüklerin bazıları aşağıda sıralanmıştır:

Kadın ve erkek eşitliği prensibinin hukuk sistemlerine yerleştirilmesi, ayırımcılığa neden olan bütün yasaların kaldırılması ve kadınlara karşı ayırımcılığı yasaklayan yasaların kabul edilmesi;
Kadınları ayırımcılığa karşı etkili bir şekilde korumak amacıyla kurullar ve kamu kurumları kurmak ve
Kişiler, kurumlar ve şirketler tarafından kadınlara karşı ayırımcılık olarak sayılacak bütün eylemlerinin kaldırılmasını sağlamak.

Sözleşme oy kullanma hakkı ve seçimlere katılma, eğitim, sağlık ve işte çalışma dâhil kadınların siyasi ve kamu hayata eşit olarak katılımı ve eşit olarak fırsatlardan yararlanması için kadınlar ve erkekler arasında eşitliği sağlamaya yönelik gerekli olan temeli sağlamayı amaçlar. Kadınların kendilerine ait tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanabilmesi için Sözleşmeyi onaylamış olan Devletler, yasal ve geçici özel önlemlerin alınması dâhil tüm ilgili uygun önlemlerin alınacağı konusunda yurttaşlarına karşı yükümlülük üstlenirler.

Bu Sözleşme kadınların üreme haklarının olduğunu onaylayan ve kültür ve geleneklerin sosyal cinsiyetin rolünü ve aile ilişkilerini şekillendiren yönlendirici etmenler olduğunu belirleyen tek sözleşmedir. Sözleşme aynı zamanda kadınların kendileri ve çocukları için herhangi bir vatandaşlık alma haklarının olduğunu, bu vatandaşlığı koruma veya değiştirme haklarının olduğunu teyit eder. Sözleşmeci devletler de kadınların her türlü sömürülmesine ve kadın ticaretinde kullanılmasına karşı gerekli önlemleri alacaklarına dair anlaşmaya vardılar.

Düzenli raporlar:

Resmi ülke raporları

Sözleşmeyi onaylayan veya sonradan katılan ülkeler sözleşmenin gerekliliklerini kendi ülkelerinde uygulayacaklarına dair hukuken taahhüt altına girdiler. Bu ülkeler aynı zamanda en azından 4 yılda bir Sözleşmenin getirdiği sorumlulukları yerine getirdiklerine dair bir ulusal rapor sunmak zorundadırlar.

BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığı Ortadan Kaldırılması Komitesinin Türkiye ile ilgili 6. dönemsel raporun ele alındığı oturumda Türkiye’ye sorduğu sorular için tıklayınız.
Komitenin 6. dönemsel raporun değerlendirilmesiyle hazırlanan sorun ve soruların yer aldığı listeye Türkiye tarafından verilen yanıtlar (21 Ocak 2010) için tıklayınız.
Alternatif raporlar
Özel Raportör
Komite’nin Genel tavsiyeleri
CEDAW Genel Tavsiyeler No.1: 1 No’lu Tavsiye Kararı
CEDAW Genel Tavsiyeler No.2: 2 No’lu Tavsiye Kararı
CEDAW Genel Tavsiyeler No.3: 3 No’lu Tavsiye Kararı
CEDAW Genel Tavsiyeler No.4: 4 No’lu Tavsiye Kararı
CEDAW Genel Tavsiyeler No.5: Geçici Özel Tedbirler
CEDAW Genel Tavsiyeler No.6: Etkin Ulusal Mekanizma ve Tanıtım
CEDAW Genel Tavsiyeler No.7: Kaynaklar
CEDAW Genel Tavsiyeler No.8: Sözleşmenin 8. Maddesinin Uygulanması
CEDAW Genel Tavsiyeler No.9: Kadınların durumuna ilişkin istatistiki veriler
CEDAW Genel Tavsiyeler No.10: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin kabulün 10. yıldönümü
CEDAW Genel Tavsiyeler No.11: Rapor hazırlama yükümlülüğüne ilişkin teknik danışmanlık hizmetleri
CEDAW Genel Tavsiyeler No.12: Kadına Yönelik Şiddet
CEDAW Genel Tavsiyeler No.13: Eşit Değerdeki İşe Eşit Ücret İlkesi
CEDAW Genel Tavsiyeler No.14: Kadın sünneti
CEDAW Genel Tavsiyeler No.15: Edinilmiş Bağışık Yetmezliği Sendromunun (AIDS) önlenmesi ve kontrolüne yönelik ulusal stratejilerde kadınlara karşı ayrımcılığın önlemesi
CEDAW Genel Tavsiyeler No.16: Kırsal ve kentsel aile işletmelerinde ücretsiz kadın emeği
CEDAW Genel Tavsiyeler No.17: Kadınların ücretsiz ev içi f
aaliyetlerinin ölçümü ve niceliğinin belirlenmesi ve gayri safi milli hasılada dikkate alınması
CEDAW Genel Tavsiyeler No.18: Engelli kadınlar
CEDAW Genel Tavsiyeler No.19: Kadına yönelik şiddet
CEDAW Genel Tavsiyeler No.20: Sözleşmeye konulan çekinceler
CEDAW Genel Tavsiyeler No.21: Evlilikte ve aile içi ilişkilerde eşitlik
CEDAW Genel Tavsiyeler No.22: Sözleşmenin 10. Maddesinin değiştirilmesi
CEDAW Genel Tavsiyeler No.23: Madde 7 (politika ve kamu hayatı)
CEDAW Genel Tavsiyeler No.24: Madde 12 : Kadınlar ve Sağlık
CEDAW Genel Tavsiyeler No.25: Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin 4. Maddesinin 1. Paragrafında Yer Alan Geçici Özel Önlemler
CEDAW Genel Tavsiyeler No.26: Kadın Göçmen İşçiler
CEDAW Genel Tavsiyeler No.27: Yaşlı Kadınlar ve Hakların Korunması
CEDAW Genel Tavsiyeler No.28: 2. Madde Uyarınca Taraf Devletlerin En Temel Yükümlülükleri
CEDAW Genel Tavsiyelerinin tümünü bilgisayarınıza indirmek için tıklayınız:
CEDAW Genel Tavsiyeleri (1 – 28)
(winrar, 287kb)

İnsan Hakları Komitesi

İnsan Hakları Komitesi, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinin imzacı ülkeler tarafından uygulanmasını izleyen bağımsız uzmanlardan oluşan bir organdır. Sözleşmeyi imzalayan bütün ülkeler hakların nasıl uygulandığına dair düzenli raporlarını Komiteye sunmakla yükümlüdürler. Devletler Sözleşmeye taraf olduktan bir yıl sonra başlangıç raporunu ve Komitenin talep ettiği dönemlerde (genelde her 4 yılda bir) raporlarını sunmak zorundadırlar. Komite her raporu inceler ve ilgili üye devlete kaygılarını ve tavsiyelerini “nihai izlenimler” şeklinde dile getirir. Raporlama usullerine ek olarak, Sözleşmenin 41. maddesi Komitenin ülkeler-arası şikâyetleri de incelemesini öngörür. Ayrıca, Sözleşmeye ek İlk Seçmeli Protokolü, Protokole üye ülkeler tarafından Sözleşmenin ihlali halinde Komiteye bireysel şikâyetleri inceleme yetkisini de verir. Komitenin tam olarak yetkisi ölüm cezasını kaldıran Sözleşmeye ek İkinci Seçmeli Protokolü kabul eden ülkelere uzanır.

Komite Cenevre veya New York’ta ve genellikle yılda 3 defa toplanır. Komite, tematik konular üzerine genel yorumlar veya Komitenin çalışma metodu olarak da bilinen insan hakları kurallarının yorumlanmasını yayınlar.

Genel Yorumlar:

Genel Yorum No. 1-31:
BM İnsan Hakları Komitesi Genel Yorumları (1-31) Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.
Bu kitap İnsan Hakları Merkezi internet adresinden ücret karşılığında temin edilebilir.

Genel Yorum No. 32: Madde 14: Mahkemeler Önünde Eşitlik ve Adil Yargılanma Hakkı (23 Ağustos 2007)

Genel Yorum No. 33: Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’ye Taraf Devletlerin Yükümlülükleri (13-31 Ekim 2008)

Genel Yorum No. 34: Madde 19: Görüş ve İfade Özgürlüğü (12 Eylül 2011)

Mısır: Sınır cinayetlerini durdurun

Uluslararası Af Örgütü, Mısırlı yetkilileri, güvenlik güçlerinin İsrail ile koordineli bir şekilde sınırı gözleme görevlerini yerine getirmedikleri için uyarıyor. Örgüt, Mısırlı yetkililerin, silahsız göçmenlere, mültecilere, sığınacak yer arayan insanlara karşı aşırı güç kullanımına karşı hemen harekete geçmelerini talep ediyor. Uluslararası Af Örgütü, birkaç vakanın bir araya gelmesiyle birlikte Eylül 2009’dan beri sınırda gerçekleşen en kanlı haftanın ardından bu çağrıyı yapıyor.

Geçtiğimiz hafta, silahsız göçmenler oldukları düşünülen dört yabancı uyruklu kişi, İsrail’e geçmeye çalışırlarken Mısır sınır güçleri tarafından vurularak öldürüldüler. Böylece, sadece 2010 yılı içinde gerçekleşen beşinci ölüm vakası ile karşılaştık. 8 Ocak’ta gelen ilk ölüm haberinin ardından iki kişinin de silahla ağır bir şekilde yaralandıkları haberi gelmişti.

Bu sayılar Eylül 2009’da dördü aynı gün olmak üzere sekiz yabancı uyruklu kişinin, İsrail’e geçmeye çalışırken öldürülmesinin ardından gelen en yüksek ölüm oranları. 2009 yılında 19 yabancı uyruklu kişinin sınırı geçmeye çalışırken öldürüldükleri bildirilmişti. Çok sayıda insan da sınırı geçmeye çalışırken silahla yaralanmışlardı.

Ölümlerin yoğunluğuna rağmen Mısırlı yetkililer güçlerini sınırda tutmaya devam etmiş, 14 Eylül 2009’da yapılan açıklamada Mısır’ın sınır polislerinin tutmaya devam etmesinin sebebi “uluslararası hukuk ve sözleşmelere bağlılığın göstergesi” olarak açıklanmıştı.
Uluslararası Af Örgütü ve diğer örgütlerin çağrılarına rağmen Mısır, sınır polisine gerekli eğitimleri, uygun emirleri vermiyor. Mısırlı yetkililer, sınır polislerinin sözlü uyarıda bulunduğunu, havaya ateş açıldığını söylüyorlar. Ancak, yabancı uyruklu kişilere karşı ölümcül silah kullanımı devam ediyor. Yetkililer, Özel Raportör’ün yargı kararları ve yargısız infazlarla ilgili ziyaretine de izin vermiyorlar.

Adil Yargılanma Hakkı En Temel İnsan Haklarından Biridir

Hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından tutuklama kararı çıkarılan Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir’in Türkiye’ye yapacağı ziyaret, yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan Darfur iç çatışmaları, sebepleri, muhtemel sorumluları ve sorumluların nasıl yargılanacağı sorununu tekrar gündeme getirdi. Darfur’da yapılan katliamların, tecavüzlerin, yağmaların ve yerinden etmelerin sebeplerinin neler olduğu, nasıl ve kimler tarafından yapıldığı konusu siyasetin belki bitmeyecek tartışmalarından biri olarak hep kalacak ama yaşananların insanlık suçu olduğu gerçeği de insanlık vicdan ve hafızasında daima yer alacaktır. Bütün bunlara karşın insanlığın adalet duygusunu tatmin etmeye yetecek bir işlemin yapılmadığı ve telafi edici tedbirlerin alınmamış olduğu da bir başka gerçek olarak kalmaya devam etmektedir. Bu durum, “ulusal mekanizmalarının yetersizliği ya da işlevsizliği nedeniyle adalet fonksiyonlarını icra edemeyen devletler için ulusal üstü ikame mekanizmaların inşası mümkün müdür?” sorusunu gerekli kılmaktadır. Bir başka deyişle, kendi adli ve idari kapasitesi ile kendi topraklarında işlenmiş olan “savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım suçu”nu soruşturamayan/kovuşturamayan veya söz konusu suçlarla ilgili evrensel insani hukukun standartlarına uygun yargılama yapmayan devletlerin yargı yetkisini “insanlık adına” devralmak mümkün müdür? Eğer mümkün ise nasıl bir yetkilendirme ve nasıl bir mekanizma ile mümkün olur? Bu yetki devri ulus-devlet nosyonu ile kabil-i telif midir ya da ulus-devletler kendi hükümranlıkları altındaki topraklarda evrensel insani hukuku çiğnemeye hak ve yetki sahibi midirler? Şayet çiğnerlerse, bu hukuksuzluğu engellemek ve adaleti tesis etmek için, her şeyi olan devlete karşı, tek enstrümanı “zulme karşı direnme hakkı” olan halkın bir şeyler yapmaya yetki sahibi olduğunu söylemek gerçekçi midir?   

 

“Savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım suçu”nu yargılamak üzere kurulmuş olan UCM’nin yargılama yetkisi kaba bir tasnifle şu üç kategorideki devletlerde geçerlidir:

1- Roma Statüsü’nü onaylamış olan devletler,

2- Statü’yü onaylamamış olmakla beraber yaşadığı somut bir olayla ilgili olarak UCM’ni ulusal mekanizmaları ile yetkilendiren devletler,

3- Statü’yü onaylamamış olmakla beraber Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından kendisine rağmen UCM’nin yetkilendirildiği devletler.

Sudan, son kategoriye girmektedir. Statü’yü onaylamamıştır ama UCM’nin Sudan’da yargı yetkisini kullanması Sudan’ın isteğine bağlı olarak değil BMGK’nin isteğine bağlı olarak gerçekleşmiştir.

 

BMGK, veto yetkisine sahip daimi beş üye devlet ile veto yetkisi olmayan ve ikişer yıllığına seçilen geçici on üye devletten müteşekkil on beş üyeli, Dünya’nın en siyasi organıdır. Burada devletler, kendi ulusal siyasi çıkarlarına uygun kararların alınmasına çalışırlar. Hatırlanacağı üzere BMGK’nin veto yetkisini haiz beş daimi üyesinden üçü, Rusya, Çin ve ABD, UCM’nin yargı yetkisini halen tanımamaktadır. Bu ülkelerden herhangi birinin bir kararı veto etmesi durumunda o metin karar olamayacağına göre, demek oluyor ki, yargı yetkisini kabul etmedikleri bir Mahkeme’yi (UCM), veto haklarını kullanmayarak Sudan’da yetkilendirmiş olmaktadırlar. Yani adaleti tesis edeceğine inanmadıkları için kendi topraklarında yargılama yetkisi vermedikleri bir Mahkeme’yi (UCM) adaleti tesis etmek için bir başka devletin topraklarında yetkilendirmiş olmaktadırlar. BMGK’nin bu tutumu belli ki adaleti arama kaygısından çok siyasi kaygılar içermektedir.

Bu durumda, sadece adaleti önceleyen, adaleti siyasi kaygılara feda etmeyen ve Darfur’da yüz binlerce cana mal olan insanlık suçlarını görmezden gelmeyen tutarlı bir çözüm arayışına girmek gerekmektedir. Başta Ömer el Beşir ve Sudan ordu komutanlarından bölgede görev yapanların ve milis kuvveti komutanlarının hiçbir şey olmamış gibi davranmaları kabul edilemezdir. Temel bir insan hakkı olan “adil yargılanma hakkı”ndan yararlanmak için adil bir mahkeme önünde yargılanmayı kabul etmelidirler. Bunun için öncelikle bölgenin tarafsız gözlemcilere açılması gerekmektedir. MAZLUMDER yaklaşık 1 yıl önce bölgede inceleme ve araştırma yapmak amacıyla Büyükelçilik kanalıyla Sudan yetkilileriyle mutabakata varmış, yapacağı temaslar, gideceği bölgeler ve soracağı sorulara kadar programını sunmuş, vize almak üzere göndereceği heyetin pasaportlarını dahi Elçiliğe teslim etmiş ama Sudan devletinden söz verilmiş olmasına rağmen herhangi bir geri dönüş alamadığı için programını icra edememiştir. Elinde hiçbir icrai ve siyasi yetkisi olmayan bir STK’na bile söz vermiş olduğu halde bölgeye girme ve inceleme izni vermeyen bir devletin, saklayacak bir şeyi yoksa neden böyle davrandığı izaha muhtaçtır. Bu durum iddiaların doğruluğunu zımnen kabul etmek demek değilse nasıl yorumlanmalıdır? MAZLUMDER, en azından zanlı olduğunu kendi devletinin zımnen kabul ettiği Ömer el Beşir’in, ikili temaslar veya turistik ziyaret için olmayıp İslam Konferansı faaliyetleri çerçevesinde de olsa, tarihle, vicdanla ve adaletle hesabını kapatmadan elini kolunu sallayıp serbestçe dolaşmasına ve Türkiye’ye gelmesine taraftar olmadığını açıklar. Tıpkı Irak, Afganistan, Filistin vb. diğer bölgelerdeki savaş suçlularının, devlet yetkilisi sıfatı ile serbestçe dolaşmasına taraftar olmadığı gibi. El Beşir’in planlanan ziyaretin gerçekleşmemiş olmasını insanlık vicdanı adına önemli bir sonuç olarak değerlendirir ve bu durumun diğer zanlılar için de benzer sonuçları doğuracak bir örnek olmasını temenni eder.

 

BMGK’nin karar alıcı devletleri, kendileri henüz yargı yetkisini tanımadıkları bir mahkemeyi Sudan’da yetkilendirmekle ya bu olayı ciddiyetsizlikle geçiştirmek istemekte ya da siyasi hesaplarını bu olay üzerinden görmek istemektedirler. Oysa tutarlı olmak adına UCM’ni kendi egemenlikleri için de yetkilendirmeli ve kendi hukuksuzluklarını uluslararası yargılamalardan kaçırmamalıdırlar. Eğer bu olmayacaksa, Darfur yargılamaları için, genel bir mahkeme olan UCM yerine, Raunda veya Yugoslavya Mahkemelerine benzer ad hoc, yani münhasır bir mahkemenin kurulması Dünya deneyimine daha uygun düşmektedir.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

 

Ahmet Faruk ÜNSAL

MAZLUMDER Genel Başkanı

Sorunların demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi esastır.

Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş demokratik bir devlette, sorunların demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi esastır. Kesin zorunluluk nedeniyle silahlı güç kullanılması halinde de, hukuk sınırları içerisinde hareket edilmesi, uygulamaların başta yargı organları olmak üzere, basının ve sivil toplum örgütlerinin denetimini engellenmeyecek şekilde açıklıkla yürütülmesi gerekir.