İnsan Hakları Yaz Okulları aracılığı ile Türkiye’de insan hakları ve demokratikleşme konularındaki bilgi birikimin arttırılması, çift yönlü bilgi ve deneyim paylaşımın sağlanması ve bu konudaki sorun veya gelişmelerin takip edilmesine katkıda bulunmayı amaçlayan program dahilinde katılımcıların daha geniş ve yetkin bir bakış açısına ve uygulama bilgilerine sahip olmaları hedeflenmektedir. Yaz okulu süresince sahada çalışan insan hakları savunucuları, akademisyen ve uzmanlarla farklı alanlardaki teori ve uygulamaları tartışma ve değerlendirme fırsatı bulmaktadırlar. Akademi ve insan hakları hareketi arasında köprü kuran Yaz okulları birlikte çalışmanın da önemli bir örneğini teşkil etmektedir.
Ankara Üniversitesi SBF İnsan Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) tarafından üçüncüsü düzenlenen Hakikat ve İnsan Hakları Yaz Okulu 13-18 Ekim 2010 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Hakikat ve İnsan Hakları
Pek çok büyük travmanın ve buna eşlik eden pek çok acının, korkunun, yargının, hassasiyetin, gerilim noktasının, çatışma dinamiğinin ve hâlihazırda devam eden çatışmanın damgasını taşıyor olan toplumlarda, hakikat ve geçmişle hesaplaşma sorunlarının -kelimenin gerçek anlamıyla hayati bir öneme sahip olduğunu söylemek, malûm olanı ilân etmek olur. Kendi coğrafyamız söz konusu olduğunda, bütün bu sorunlara artı bir aktüel siyasal değer kazandıran şey ise, ‘açılım’ üst başlığı altında girmiş olduğumuz ikircikli, kırılgan ve gelgitli süreçlerdir. Özellikle barış ve kardeşlik kavramlarının, neredeyse safiyane bir şekilde, siyaset karışmadığında kendiliğinden sahip olduğumuz değerlermiş gibi sunulması, gerçekte bütün bu süreçleri daha da dayanıksız kılıyor. Halk kavramının eninde sonunda siyasal birlik kavramından başka bir şey olarak ele alınamayacağı gerçeği, siyasetten arındırılmış türdeş bir halk tahayyülü ve sterilize edilmiş makbul bir tarih anlayışı içerisinde giderek silikleşiyor. Elbette burada vazedilen şey, arkamıza dönüp bakmamamız gerektiğidir. Peki, hakikatin siyasal kuruluşuyla bağlanmıyor olan, ardına dönüp bakmaya cesaret edemiyor olan, geçmişle hesaplaşmaya imkân tanımıyor olan bir ‘yüzleşme’, toplumun bir arada durması için, bir aradalığını siyasal bir birliğe dönüştürebilmesi için, yalıtılmışlığını yurttaşlığa, geri çekilmişliğini siyasal katılıma çevirebilmesi için gerçekten yeterli midir? Yanıt olumsuz ise, sorunun ele alınışını gözden geçirmek gerekiyor. Hakikat, geçmişten bulunup çıkarılması gereken nötr bir kategori olarak değil, hak ettiği gibi, bir siyasal mücadele zemini veya siyasal müdahalelerin kapışmasına olanak tanıyan, inşa edilmesi siyasal bir katılımı gerektiriyor olan bir zemin gibi ele alınmalıdır. Geçmişle hesaplaşmak, aynı zamanda, ‘toplumu bir arada tutan şey nedir?’, ‘buna dair olanaklar nedir?’, elbette ‘tersi nedir?’, yani ‘toplumu tutunumsuz kılan gerilim veya çatışma noktaları nedir?’, gibi sorulara inandırıcı, sağlam yanıtlar verebilmenin koşulunu oluşturuyor. ‘Hakikat ve İnsan Hakları’ eğitim programı, sorunun önemini teslim ederek, çeşitli bakış açılarından hareketle hakikat, geçmişle hesaplaşma, yüzleşme, travma gibi konuları tartışmayı hedefliyor.
Kapsam Üzerine
Programda ‘hakikat ve insan hakları’ teması altında ima ediliyor olan sorunlar, şu iki sınırlama içerisinde değerlendirilebilir:
1. Belirli bir sivil topluluğu siyasal sebeplerle, doğrudan veya dolaylı şekillerde etkisi altına almış bir büyük kötülük (darbe veya olağanüstü hâl dönemlerindeki yaygın hak ihlâlleri; siyasal cinayetler, suikastler; sivil kimselere yönelik olarak, bir başka sivil topluluk veya herhangi bir paramiliter güç veya resmi bir silahlı güç tarafından gerçekleştirilen saldırılar; kitlesel protestolara yönelik provokatif saldırılar; siviller arasında cereyan eden etnik, dinsel vb temelli iç çatışmalar; kayıplar; yaygın, sistematik işkence veya kötü muamele; siyasal imalı linç girişimleri; ‘apartheid’ ve benzeri uygulamalar; zorunlu göç, köy boşaltma, yerinden etme, tehcir, mübadele gibi, siyasal saiklerle girişilmiş kitle mobilizasyonları vb).
2. Ve sonrasında, geçmişte olup bitenlerle yüzleşmenin-yüzleşememenin, hesaplaşmanın-hesaplaşamamanın kolektif veya kişisel, resmi veya sivil biçimlerine dair; taşıyageldiği psiko-patolojiler ve sosyo-patolojilere dair; içerisine yerleştiği siyasal, etik, hukuksal vb bağlamlara dair; hâlihazırdaki siyasal uyuşmazlıklar, bunların çözümleri, birlikte yaşama iradesi vs bakımından sahip olduğu öneme dair bütün sorunlar (tanıklık etme; yas tutma; kolektif suç ve suçluluk; sorumluluk ve hukuksal, etik, siyasal bağlamları; hakikat ve uzlaştırma komisyonu deneyimleri, bunlardan beklenilebilecekler, sınırlılıkları; bağışlama; unutma ve hatırlama; bellek; gerçeği bilme öğrenme hakkı; yüzleş(eme)menin öteki yüzü olarak mazlumluk; bilinip tanınma isteği ve bunun sorunları; süregelen kişisel-kolektif travmalar vb).
Programın kapsamını ise, bu sorunlar çerçevesinde ortaya atılabilecek, tartışmaya açılabilecek bütün sorun alanları (siyasal, hukuksal, tarihsel, kuramsal, sanatsal sorunlar, fakat aynı zamanda raporlama, kaydetme, tanıklık toplama, yasal mevzuat oluşturma, yöntem tespit etme, uygun kurumsal biçime karar verme gibi pratik sorunlar) belirlemektedir.
Ayrıntılı seminer programını için tıklayınız.