16 Temmuz 2016 tarihinden bu yana Türkiye olağanüstü hâl altında yaşıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Temmuz tarihinde sona erecek olan olağanüstü hâlin tekrar uzatılmasını öngörmediğini açıkladı.
İki yıllık olağanüstü hâl, ülkede çok büyük sayıda kişinin insan hakları üzerinde yıkıcı bir etki yaratmıştır. Yüz binlerce devlet memuru, yargıç, askeri personel, akademisyen işinden ihraç edildi; binlerce kişi tutuklandı, soruşturma geçirdi, yargılandı ve mahkum edildi; yüzlerce kuruluş kapatıldı ve yasama, yürütme ve yargı yetkileri de dâhil olmak üzere kilit devlet kurumları radikal bir biçimde yeniden yapılandırıldı. Bu değişikliklerin birçoğu kalıcı hâle geldi ve olağanüstü hâl kaldırılmış olsa da bu son iki yılda insan hakları ihlal edilmiş kişilerin hangi hukuki başvuru yollarına erişebileceği sorusu olduğu gibi duruyor.
Devleti, hukuk devleti ile uyumlu hâle getirmeye yönelik düzeltici faaliyetler, adalet ve hesap verebilirlik mekanizmaları, özellikle de yargı sistemi yoluyla gerçekleştirilir. Bu, olağanüstü hâllerde özellikle böyledir. Aslında, “yargının ve avukatlık mesleğinin, olağanüstü hâl ilan edilen hâller de dâhil olmak üzere kriz döneminde insan haklarını ve hukuk devletini koruma rolü daha da önem kazanmaktadır.” Bu koruma mekanizmalarının her zaman bağımsız ve işlevsel olması hayatidir.
Bu rapor, olağanüstü hâl ve gerçekleştirilen reformların Türkiye’de yaşayan insanların insan hakları ihlallerine karşı etkili hukuki yollara erişme kapasitesi üzerinde sahip olduğu etkinin genel bir değerlendirmesini sağlayacaktır.
Askıya Alınan Adalet: Adalete Erişim ve Türkiye’de Olağanüstü Hâl