Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Yurttaşlık Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı
ORTAK AÇIKLAMA
20 Kasım 2020
GÖZALTINA ALINAN HAK SAVUNUCULARI, AVUKATLAR VE STÖ TEMSİLCİLERİ SERBEST BIRAKILSIN
Bugün (20 Kasım 2020), Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/63324 sayılı soruşturma kapsamında çok sayıda hak savunucusu, avukat ve STÖ temsilcisi sabahın erken saatlerinde Diyarbakır’da ve çevre illerde evleri basılarak gözaltına alındı. Öğrenebildiğimiz gerekçe ise artık neredeyse rutin hale gelen Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamındaki iddialar.
Gözaltına alınanlar arasında Özgürlük için Hukukçular Derneği eş genel başkanı Av. Bünyamin Şeker, İHD Adıyaman şube başkanı av. Bülent Temel, ÖHD ve İHD üyesi avukatlar Abdulkadir Güleç, Eshat Aktaç, Serdar Talay, İmran Gökdere, Diyar Çetedir, Serdar Özer, Feride Laçin, Gamze Yalçın, Gevriye Atlı, Resul Tamur, Cemile Turhallı Balsak, Ahmet Kalpak, Devrim Barış Baran, Neşet Girasun, Sedat Aydın, Mahsum Batı, Şivan Cemil Özen ve Haknas Sadak. Bu kişiler dışında TTB eski Merkez Konseyi Üyesi ve halen Onur kurulu üyesi Dr. Şehmus Gökalp, TİHV Diyarbakır Temsilciliği çalışanı Sosyal Hizmet Uzmanı Serkan Delidere, MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) yöneticisi Diyar Dilek Özer ve federasyon üyesi Leyla Ayaz, DİVES üyesi Süleyman Okur, Bağlar Belediyesi Meclis üyesi Panayır Çelik, HDP Diyarbakır il eski yöneticisi İlhami Yürek, SES üyesi Ümit Çetinkaya, HABER-SEN üyesi Mehmet Kaçar da gözaltına alınmıştır.
Çağrı üzerine ifade alma, CMK 145. Maddede düzenlenmiştir. DTK gibi neredeyse yüzlerce ve hatta binlerce insanın soruşturma ve kovuşturma altında olduğu bir soruşturma sürecinde CMK 145. Madde uyarınca çağrı üzerine ifade alınmayıp, gözaltı kararı çıkarılarak sabahın erken saatlerinde ev baskını yapılması tipik bir yargı yolu ile baskı politikasıdır.
Gözaltına alınanların neredeyse tamamı hak ve hukuk mücadelesi yürüten avukatlar ve kuruluş temsilcileridir. Bu kişilerin çağrı üzerine ifadeye gitmeleri mümkün iken bunun yapılmaması demokratik kurumlar üzerinde iktidar baskısının yargı eli ile yapıldığını göstermektedir. Özelikle avukatların yargının içinde ve savunmanın temsilcisi oldukları bilinmesine rağmen bu şekilde gözaltına alınması savunma hakkının değersizleştirilmesi ve vatandaşın savunmasız bırakılmak istenmesini de göstermektedir.
Adalet Bakanının bütçe görüşmelerinde CMK kurallarını hatırlatması ve Cumhuriyet Savcıları ile hakimleri uyarmasının yanı sıra tutuksuz yargılamanın asıl, tutuklamanın istisna olduğunu hatırlatmasına rağmen, yargı pratiklerinin güvenlikçi anlayış ekseninde devam ettirilmesi kesinlikle kabul edilemez. Siyasi iktidarın hukukta reform iradesi açıklamasına rağmen savcılıkların eski alışkanlıklarını sürdürmek istemesinin önüne geçilmelidir. Hukuk reformu denilen şey, cezasızlık, temel hak ve özgürlükleri kısıtlamak, hak ve hukuk savunucularına yönelik baskı ve gözaltılar olmamalıdır.
BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi uyarınca da tamamen demokratik faaliyet yürüten hak ve hukuk örgütleri yönetici ve üyelerinin bu şekilde bir muameleye maruz bırakılmaları, bildirgeye de aykırıdır.
Gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Yurttaşlık Derneği
–
Association for Monitoring Equal Rights, Rights Initiative Association, Human Rights Association, Human Rights Agenda Association, Human Rights Foundation of Turkey, Citizens Association
JOINT STATEMENT
20 November 2020
RELEASE ALL DETAINED HUMAN RIGHTS DEFENDERS, LAWYERS AND CSO REPRESENTATIVES
Today (20 November 2020), within the scope of the Chief Public Prosecutor’s Office’s investigation no. 2019/63324, many rights defenders, lawyers and CSO representatives were detained in Diyarbakır and surrounding provinces in the early hours of the morning. The only detention ground we were able to learn is the set of allegations within the scope of the investigation on the Democratic Society Congress (DTK), which has become almost routine.
Among those detained are Association of Lawyers for Freedom (ÖHD) Co-chair Lawyer Bünyamin Şeker, Human Rights Association (İHD) Adıyaman Branch Head Lawyer Bülent Temel, ÖHD and İHD member lawyers Abdulkadir Güleç, Eshat Aktaç, Serdar Talay, İmran Gökdere, Diyar Çetedir, Serdar Özer, Feride Laçin, Gamze Yalçın, Gevriye Atlı, Resul Tamur, Cemile Turhallı Balsak, Ahmet Kalpak, Devrim Barış Baran, Neşet Girasun, Sedat Aydın, Mahsum Batı, Şivan Cemil Özen and Haknas Sadak. Apart from these people, Turkish Medical Association (TTB) Central Council former Member and current Honorary Board member Dr. Şehmus Gökalp, Human Rights Foundation of Turkey (TİHV) Diyarbakır Representative Office employee and social worker Serkan Delidere, Med Federation of Legal Support and Solidarity Associations of the Families of Prisoners and Convicts (TUHAD-FED) board member Diyar Dilek Özer and member Leyla Ayaz, Workers’ Union of Religious Affairs Presidency and Foundations (DİVES) member Süleyman Okur, Bağlar Municipality Council member Panayır Çelik, People’s Democratic Party (HDP) Diyarbakır Branch former provincial director İlhami Yürek, Healthcare and Social Service Workers’ Union (SES) member Ümit Çetinkaya, Media, Communication and Postal Workers’ Union (HABER-SEN) member Mehmet Kaçar are also detained.
Summons for interview or interrogation is regulated in Article 145 of the Criminal Procedure Law (CPL). In an investigation process such as DTK where almost hundreds and even thousands of people are under investigation and prosecution, making early morning raids with detention orders instead of summoning individuals in line with CPL Article 145, is a typical practice of judicial repression.
Almost all of the detainees are lawyers and representatives of organizations waging a struggle for rights and rule of law. While it is possible for these people to be invited for giving statements by a summons letter, the failure to do so demonstrates that the power pressure on democratic institutions is exerted by the judiciary. Especially, although it is a fact that the lawyers are part of the judiciary and are representatives of the defense, their detention in this way also indicates the devaluation of the right of defense and the desire to deprive the citizens of the right to defense.
Although the Minister of Justice had reminded the CPL rules and warned the public prosecutors and judges by reminding that trial without arrest should be the main practice and detention could only be an exceptional measure during the budget debates, it is absolutely unacceptable to continue judicial practices from a security perspective. Whereas the political power declares its will to reform the law, the prosecution wants to continue with the old habits and this needs to be prevented. What is called legal reform should not be impunity, restriction of fundamental rights and freedoms or pressures on and detention of rights defenders.
Such a treatment of executives and members of human rights and law associations that solely carry out democratic activities is also against the UN Declaration on the Protection of Human Rights Defenders.
We demand the immediate release of all detainees.
Association for Monitoring Equal Rights, Rights Initiative Association, Human Rights Association, Human Rights Agenda Association, Human Rights Foundation of Turkey, Citizens Association