TÜRKİYE’DE LGBTİ+ KİMLİĞİNİ KRİMİNALİZE EDEN TEKLİF, İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNE AÇIKÇA AYKIRIDIR!

18 Mart 2025

Türkiye’de Anayasa’yı uygulama sorumluluğuna sahip bakanlıklar tarafından hazırlandığı ileri sürülen ve LGBTİ+ ları kriminalize etmeyi amaçlayan yasa taslağı, uluslararası insan hakları hukukuna ve Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere açıkça aykırıdır. Genel ahlak tanımı, herkesin doğuştan sahip olduğu temel hak ve özgürlükler ve demokratik devletin bu özgürlükleri koruma yükümlülüğü ile sınırlanır. Demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlayan bir genel ahlak tanımlaması yapılması Anayasa’nın 13. Maddesinin de ihlal edilmesidir.

AİHM, Dudgeon Kararı’nda, “genel ahlak bahanesiyle temel hakların ihlal edilmesinin kabul edilemez olduğunu” belirtmiştir. BM İnsan Hakları Komitesi ise Toonen Kararı’nda, genel ahlak kavramının uluslararası insan hakları normları ile uyumlu olarak yorumlanması gerektiğini ifade etmiş ve cinsel yönelim temelinde ayrımcılığın meşru bir gerekçesi olamayacağını açıkça belirtmiştir. Bu teklif, yalnızca temel insan haklarını ihlal etmekle kalmayıp, toplumsal ayrımcılığı ve keyfi cezalandırmayı kurumsallaştırmakta, nefret iklimini körüklemekte, LGBTİ+ ların yaşam hakkını tehdit etmekte ve ayrımcılığı meşrulaştırarak devlet eliyle nefret söylemi üretme riskini taşımaktadır.

Hazırlanan yasa taslağı, başta işkence ve kötü muamele yasağı olmak üzere, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını, özel hayata saygı hakkını ve ayrımcılık yasağını ihlal etmektedir.

İşkence ve Kötü Muamele Yasağı bakımından;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), LGBTİ+’lara yönelik her türlü kötü muamelenin, insan onuruna saygı ile bağdaşmayan korku, ıstırap ve güvensizlik duygusu uyandırması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesi kapsamında mutlak bir hak ihlali oluşturduğunu açıkça vurgulamıştır. (Bkz. Aghdgomelashvili ve Japaridze / Gürcistan (2020, § 49),M.C. ve A.C. / Romanya (2016, § 119), Women Initiative Support Group ve Diğerleri / Gürcistan (2021, §§ 60-61), Oganezova / Ermenistan (2022, § 97), Romanov ve Diğerleri / Rusya (2023, § 68)). Bu taslak, LGBTİ+’ları doğrudan hedef alarak onları toplumsal dışlanmaya ve kötü muameleye açık hale getirmektedir. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine aykırıdır.

Özgürlük ve Güvenlik Hakkı bakımından;

LGBTİ+’ları kriminalize eden düzenlemeler, doğrudan keyfi göz altıları, haksız yargılamaları ve hukuka aykırı tutuklamaları beraberinde getirecektir. Türkiye’nin taraf olduğu Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 9. Maddesi ve AİHS’in 5. maddesi, hiç kimsenin keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasını net bir şekilde yasaklamaktadır. BM İnsan Hakları Komitesi, Toonen v. Avustralya (1994) kararında, cinsel yönelim temelinde ceza uygulanmasının keyfi bir müdahale olduğunu ve özgürlük hakkını ihlal ettiğini belirlemiştir.

Özel Hayata Saygı Hakkının İhlali bakımından;

AİHM’in yerleşik içtihadına göre, cinsiyet kimliği, isim, cinsel yönelim ve cinsel yaşam, AİHS 8. maddesi kapsamında özel hayatın gizliliği hakkı ile güvence altına alınmıştır. (Dudgeon/Birleşik Krallık (1981, § 41), B./Fransa (1992, § 63), Smith ve Grady/Birleşik Krallık (1999, § 71), Beizaras ve Levickas/Litvanya (2020, § 109), A.K./Rusya (2024, § 30)).

Anayasa Mahkemesi de, Anayasa’nın 20. Maddesi kapsamında özel hayatın gizliliğini güvence altına alan kararlar vermiştir. Mahkeme, Serdar Erkek Başvurusunda bireyin mahremiyet hakkının özel hayata saygı hakkı kapsamında olduğu belirtilerek “özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Özellikle mahremiyet alanında cereyan eden cinsel içerikli eylem ve davranışların özel hayata saygı hakkının kapsamında olduğunda kuşku yoktur. Bu yönüyle özel hayat, öncelikle bireylerin kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem ilişkilere girebilecekleri özel bir alana işaret eder” tespitinde bulunarak Anayasanın 20. Maddesinin ihlal edildiği yönünde karar vermiştir. ((2014/5393, Karar Tarihi: 15/2/2017)

AİHS madde 8 ve BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi madde 17, bireylerin özel yaşamlarına keyfi ve hukuka aykırı şekilde müdahale edilmesini kesin bir dille yasaklamaktadır. Dudgeon v. Birleşik Krallık (1981) kararı, LGBTİ+ kimliğine sahip olmayı suç sayan yasaların özel hayata yönelik ağır bir ihlal teşkil ettiğini ve AİHS’ açıkça aykırı olduğunu ortaya koymuştur.

Ayrımcılık Yasağı bakımından;

AİHS madde 14, tüm bireylerin hukuken eşit olduğunu ve cinsel yönelim temelinde ayrımcılığa uğramalarının yasak olduğunu açıkça düzenlemektedir. Avrupa Konseyi ve BM Komiteleri, LGBTİ+ ‘ları kriminalize eden yasaların ayrımcı, hukuksuz ve keyfi olduğunu defalarca belirtmiştir.

 

Sonuç olarak;

 

LGBTİ+‘ları hedef haline getirecek olan bu taslağın yasalaşması açık bir şekilde ayrımcılığa ve hukuksuzluğa yol açacak, Anayasa’nın ve uluslararası yükümlülüklerini ihlal edilmesi ve Türkiye’nin insan hakları siciline ağır bir ihlal olarak işlenecektir. Türkiye’de hukuk devleti ilkelerinin ve demokratik değerlerin korunması için, bu taslağın yasama süreçlerine hiçbir şekilde sokulmaması gerekmektedir.

Hükümet, Anayasa’nın insan haklarını sınırlamaya ilişkin ilkelerini belirleyen 13. Maddesi ile taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerine tam bağlılık gösterilmeli, ayrımcılığa karşı etkin koruyucu politikalar geliştirilmeli ve LGBTİ+ ’ların temel hakları eksiksiz güvence altına almalıdır.

Biz, insan hakları savunucuları olarak, ayrımcılığa karşı mücadelemizi sürdürecek ve herkes için temel hak ve özgürlüklerin savunucusu olmaya devam edeceğiz.

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği – Hak İnisiyatifi Derneği – İnsan Hakları Derneği– İnsan Hakları Gündemi Derneği – Yurttaşlık Derneği