Türkiye’de son zamanlarda bir hukuk devletinde inanılmayacak, ancak diktatörlüklerde karşılaşılacak eylem ve işlemlere tanık olmaktayız. Bunların en sonuncusuna bugün tanık olduk. Hükümetin belli grupları yok etmek amacıyla delil üretilmesini de içeren hukuka aykırı eylem ve işlemleri, bizzat önceki İçişleri Bakanı eliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne soru önergesi olarak getirildi. İçişleri Bakanlığı tarafından “çok gizli yürütülen bir eylem planı” çerçevesinde silahlı örgüt iddiasında bulunabilmek için belli gruplara yönelik, özellikle Hrant Dink, Rahip Santoro, Danıştay cinayetleri ve Zirve Yayınevi katliamı başta olmak üzere faili belli siyasi cinayetlerin bu grupların üzerine yıkılmasının amaçlandığı medyada yer almıştır. Bu durum, ülkemizde hukukun bittiği anlamına gelmektedir. Ne yazık ki, 28 Şubat sürecinde dahi örneği görülmeyen bir şekilde, her türlü delil uydurarak belli bir grubun yok edilmeye çalışılması, insan hakları hukukuna aykırıdır. 28 Şubat sürecinin dahi gerisine düştüğümüz bugünlerde rehber, yalnızca insan hak ve hürriyetlerine bağlı bir yönetim düşüncesi olmalıdır. Bu nedenle, her türlü suç iddiası karşısında, kurum ve bireylerin adil yargılanma hakkına uygun şekilde yargılanmasına, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında evrensel ceza hukuku standartlarına uyulmasına, delil üretilmesini de içerecek şekilde her türlü hukuk ihlalinin Türkiye’yi bir polis devletine dönüştürmede atılan adım olacağına bir kez daha dikkat çekiyoruz.
Kamuoyuna saygıyla sunarız.
İHGD Yönetim Kurulu