Oda TV sahibi ve gazeteci Soner Yalçın ve gazeteci arkadaşlarının 4 gündür gözaltında tutuluyor olması ve tutuklanma tehlikelerinin mevcut bulunması basın özgürlüğü açısından Türkiye’nin geldiği durumu gösteren son örneklerden birisidir.
Siyasal iktidarın bir süreden beri toplumsal muhalefet kesimleri ile gazetecilere, aydın ve yazarlara yönelik yargı baskısı, hızından hiçbir şey kaybetmeden devam ettiriliyor. Bu baskı DGM’lerin devamı olan Özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri ve savcılıkları eliyle yürütülüyor. Adli kolluğun olmadığı Türkiye’de, soruşturmaların hazırlık aşamasını bizzat İçişleri Bakanlığı’na bağlı emniyet birimleri yürütmekte ve bu yolla savcılıklar da mahkemelere sürekli taleplerde bulunmaktadır. Bu sistemin içerisinde özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemeleri de yasalarla desteklenen bir tarzda rolünü oynamaktadır. Siyasal iktidar bir an önce yargı yolu ile baskı politikasına son vermeli, bu mahkemeleri kapatmalıdır.
Demokrasiyi içselleştirmiş siyasal iktidarlar çoğulculuğa, açıklığa ve katılımcılığa bağlı olurlar. Somut olaylar gösteriyor ki, demokrasiyi içselleştirmemiş bir siyasal iktidar pratiği ile karşı karşıyayız.
İfade özgürlüğü çağdaş bir toplum ve gerçek bir demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. İfade özgürlüğünün en önemli göstergelerinden birisi de basının özgür olmasıdır. Siyasal iktidarı eleştiren ve iktidarın hoşuna gitmeyen yayın yapan kuruluşların ve bu yayını gerçekleştiren gazetecilerin yargı yolu ile baskı altına alınması anti demokratiktir. Bu baskılar, siyasal iktidarın otoriter ve kendisini eleştirmeyen bir rejim içerisinde olduğunu göstermektedir.
Basın mensupları üzerindeki baskılar sona erdirilmeli, ifade özgürlüğüne mutlak bir surette uyulmalı, tutuklu gazeteciler derhal tahliye edilmeli, Soner Yalçın ve arkadaşları serbest bırakılmalı, masumluk karinesine bağlı kalınmalı ve adil yargılanma hakkına riayet edilmelidir.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI