19. Milli Eğitim Şurası Kararlarının İnsan Hakları Bağlamında Değerlendirilmesi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın en üst danışma kurulu niteliğindeki Milli Eğitim Şurası,  2-6 Aralık 2014 tarihleri arasında on dokuzuncu defa toplandı.

Hak temelli sivil toplum örgütleri, zaten hem süreci hem de alınan kararları kendilerince değerlendireceklerdir. Ancak biz, İnsan Hakları Eğitimi Ağı (İHEA) olarak aşağıdaki noktalara dikkat çekmek istiyoruz:

 

  • Milli Eğitim Şurası’nın tüm toplumu etkileyen “eğitim” alanıyla ilgili yol haritası belirleme iddiasına karşın, yine hükümet dışı kuruluşlar ve inisiyatiflerin Şura dışı bırakıldığı ya da çok sınırlı bir alandan sürece dahil olabildiğini gördük. Ayrıca, Şura’ya katılan temsilcilerin çoğunluğunun erkek olması da, cinsiyet dengesini  ve kadınların karar verme süreçlerine katılımını gözetme kaygısından uzak olduğunu gösterdi. Hak temelli sivil toplum örgütleri tartışmalara müdahil olamadığı gibi, konuşulanları da  basının manşetlerine taşıdığı haliyle takip etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla sürecin ne katılımcı, ne çoğulcu, ne de şeffaf olduğunu belirtmek mümkün değil.

 

  • İnsan hakları savunucuları, tek bir insan hakları dersinin yetersiz olduğunu ve hak temelli yaklaşımın tüm programa yayılmasını talep ederken, Şura’da ilkokuldaki “İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi” dersinin kaldırılarak sosyal bilgiler dersine eklenmesine dair bir tavsiye kararı alınmıştır. Bu, insan hakları bağlamında kabul edilemez bir yaklaşımdır. Ayrıca bu kararın, çokça yatırım yapılarak insan hakları eğitimi müfredatı oluşturulmaya çalışılan Demokrasi Kuşağı projesi gibi, insan hakları eğitimi ile ilgili bir süredir yapılan çalışmaları görmezden geldiği, yok saydığı ve ne yazık ki geçersiz kıldığı ortadadır.
  • Tarafsızlık ile din ve vicdan özgürlüğü ilkelerine aykırı olması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları (Hasan ve Eylem Zengin ile Mansur Yalçın kararları) ile mahkum edilen “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinin, ilkokul 1,2, ve 3. Sınıflarda okutulması yönünde bir tavsiye kararı alınmıştır. Bu kararın, Türkiye’nin taraf olduğu ve eğitimin amaçlarını  düzenleyen uluslararası insan hakları sözleşmelerine (Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi madde 13 ve Çocuk Haklarına dair Sözleşme madde 29) aykırı olduğu çok açıktır. Bu maddelere çekince koyulmuş olması, eğitimin evrensel insan hakları değerlerini teşvik etmesi gerektiği gerçeğini değiştirmemektedir.
  • Çocukların eşit ve özgür bireyler olarak kendilerini gerçekleştirebilecekleri eğitim ortamı, müfredatı, araç gereçleri, yaklaşımı, personeli vb. tüm olanakların insan hakları temelli bir bakış açısıyla sunulması gerekirken eğitim sisteminin “güvenlik”, “muhafazakarlık”,  “dayatma” , “tek tipleştirme”, “cinsiyetçilik”, “çoğunluk hegamonyası kurma” gibi kaygılarla şekillendirilmeye çalışılması kabul edilemez bir yaklaşımdır. Oysa birarada ve barış içerisinde yaşama kültürü bu kaygılarla tesis edilemez.

Şura’da alınan kararlar, karar vericilerin, eğitim aracılığıyla çocukları özgürleştirmek, farklılıkları görmek, her dine ve her kültüre eşit mesafeyi korumak ve insan hakları değerlerini yaygınlaştırmak gibi bir kaygılarının olmadığını göstermektedir.

Türkiye’nin onayladığı insan hakları sözleşmeleri de çocukla ilgili tüm düzenlemelerin çocuğun gelişimsel özelliklerini, kendini gerçekleştirmesini, katılımını ve özgürlüklerini teşvik eden ve gerektiğinde çocuğu ebeveynlerinden de koruyan yani çocuğun yüksek yararını gözeten bir nitelikte olmasını gerektirir.

Unutulmamalıdır ki, insan hakları eğitimi bir sonuç değil bir süreçtir ve herkesin tercih ve inançlarına saygı duyulmasını sağlayacak bir ortamın oluşturulmasını hedefler. Bu çoğulculuğa, çok kültürlülüğe daha da önemlisi her bir bireyin kendi otonomisine saygı gösterilmesinden ve her birey için katılım süreçlerinin işletilmesinden geçer. Yani insan hakları eğitimi sadece müfredatta yer verilmesi gereken bir konu başlığı değil eğitim sisteminin temel yaklaşımı haline gelmesi gereken bir ilkeler bütünüdür.

Mevcut haliyle eğitim sisteminin, çocuğu değil devlet ideolojisini ve kendi sürdürülebilirliğini koruduğu ortadadır. Halbuki çocuğun kendini gerçekleştirdiği, gelişimsel özelliklerinin dikkate alındığı, yetişkinlerin çocuğa dair ezberlerini bozduğu ve insan haklarına dayalı bir eğitim sistemine ihtiyaç vardır.

İHEA olarak, çocukların insan hakları ilkeleri ile buluşabileceği olanakların arttırılmasını, insan hakları eğitiminin ders programı ve okul kültürüne  temel bir yaklaşım olarak dahil edilmesini, 19. Milli Eğitim Şurası’nın insan haklarını hiçe sayan tavsiye kararlarının dikkate alınmamasını ve Şura’nın çoğulcu, katılımcı ve şeffaf bir şekilde yeniden yapılandırılmasını ısrarla talep ediyor ve özellikle insan hakları eğitimi ile ilgili yapılan düzenlemelerin takipçisi olacağımızı duyuruyoruz.

 

– – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

İnsan Hakları Eğitimi Ortak Çalışma Ağı (İHEA), insan hakları eğitimi ile ilgili çalışmalar yürüten, bu konuda paylaşım ve güç birliğini hedefleyen sivil toplum örgütleri ile üniversitelerin insan hakları merkezlerinden oluşmaktadır.