3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü
ORTAK AÇIKLAMA
Hükümetler, Covid 19’un yaygınlaşmasını ve insan yaşamını tehdit eden etkilerini azaltmak için mücadele ederlerken, bir dizi olağanüstü tedbirlere başvururlarken, aynı zamanda hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine de bağlı kalmak zorundadırlar.
Bir ülkede temel insan hak ve özgürlüklerinin vazgeçilmez unsurlarından biri, bilgiye erişime ve ifade özgürlüğüne sahip bağımsız, özgür ve çok sesli bir basının mevcudiyetidir. Bugün ülkemizin yaşamakta olduğu durum ise gerek insan hakları açısından, gerek basın özgürlüğü açısından son derece kaygı vericidir.
Bütün hükümetlerin program ve vaatlerinde, basın ve ifade özgürlüğü en ön sıralarda yer almasına rağmen, fiiliyatta tersine yaşanmış; medya kuruluşlarını, gazetecileri ve diğer basın çalışanlarını cezalandırmanın ve susturmanın bir aracı olarak Türk Ceza Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve diğer yasalar tahkim edilmişlerdir.
Basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri karşısında başvurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarının gerekleri ise, ya yerine getirilmemekte ya da görmezden gelinmektedir.
Türkiye, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan 2020 Yıllık Basın Özgürlüğü Raporunda, Rusya ve Azerbaycan ile birlikte cezaevlerinde tuttukları gazeteciler bakımından en ön sırada yer almaktadır. Keza, Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda araştırmalar yapan kuruluşların da belirli aralıklarla açıkladıkları verilerde, Türkiye’de basının ne denli iç karartıcı bir durumda olduğu görülmektedir.
“Terörü teşvik etme, terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne yaradım yataklık yapma, casusluk” gibi suçlamalardan ötürü mesleklerini icra eden 100 civarında gazeteci, ceza infaz kurumlarında tutulmaktadır. Covid-19 salgını gerekçe gösterilerek Ceza İnfaz Kanununda yapılan son değişikliklerden yararlandırılmamış ve salgının olası olumsuz etkileri bakımından son derece kritik olan cezaevi koşullarında tutularak, ikinci bir cezalandırmaya maruz bırakılmışlardır. Üstelik yasa uygulamasında bazı tutuklular lehine bir yoruma mahal bırakmamak için özel bir hüküm bile ilave edilmiştir.
Yapılan bazı mevzuat değişikliklerinin yanı sıra alınan idari ve yargısal tedbirler sonucu, sadece ulusal ölçekte faaliyet gösteren medya kuruluşları değil, aynı zamanda yerel medya kuruluşlarının da faaliyet koşulları zorlaştırılmış, hatta imkansız hale getirilerek hükümet yanlısı ve tekelci bir medya ortamı güçlendirilmiştir.
İçişleri Bakanlığının anlaşılmaz bir yorumla ele aldığı bir siber suç tanımından hareketle, sanal ortamda yer alan yayınları takip etmekle görevlendirilen ve polis bünyesinde organize edilen ekiplerce, basın ve ifade özgürlüğü ilkelerine aykırı olarak erişim engelleme, gözaltına alma ve tutuklamalar gerçekleşmektedir. Bu uygulamalardan kaynaklanan oto-sansür ile de, insanların bilgilenme ve haber alma haklarını ve muhakeme kapasitelerini hiçe sayan bir iklim oluşturulmaktadır. Bu tür eylemleri Anayasaya aykırı bulan Anayasa Mahkemesinin kararları ise etkisiz kılınmaktadır.
Yaşamakta olduğumuz bütün bu zorluklara rağmen, etkisi ve özgür faaliyetleri kısıtlansa ve pek çok engel ve zorlukla karşılaşsa da, toplumun gerçekleri öğrenmesini-bilgilendirilmesini sağlayacak en önemli kurumun basın ve medya olduğu gerçeğinden hareketle kısıtlamaların ve baskıların geçiciliğine inanıyoruz.
Bu vesileyle basın çalışanlarına zorlu mücadelelerinde başarılar diliyor, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günlerini kutluyoruz.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği – Hak İnisiyatifi Derneği – İnsan Hakları Derneği –İnsan Hakları Gündemi Derneği – Uluslararası Af Örgütü – Yurttaşlık Derneği