Olağanüstü Hal (OHAL) yönetiminin devamını sağlayarak, keyfiliğin, hukuksuzluğun ve insan hakları ihlallerinin kalıcı hale getirilmesine değil, hukukun üstünlüğüne, temel hak ve özgürlüklerin esas alınacağı düzenlemelere ihtiyaç vardır!
2016-2018 yılları arasında kesintisiz 2 yıl süren OHAL dönemi hukuka aykırı düzenlemelerle, kamu görevinden ihraç etme, mülkiyete el koyma ve uzun gözaltı süreleri gibi ağır yaptırımlarla sürdürüldü. Ancak, OHAL’in sona ermesini müteakip kabul edilen 25 Temmuz 2018 tarihli 7145 sayılı bir torba kanun metni içerisinde OHAL dönemine özgü olan bu yaptırımların OHAL’in ardından gelen üç yıllık uzatma süresince de devam etmesine imkân sağlandı.
Bu kez, AKP milletvekillerince 9 Temmuz 2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan torba kanun teklifi 18 Temmuz 2021 tarihi itibariyle TBMM Genel Kurulunda oy çokluğuyla kabul edildi. TBMM Genel Kurul görüşmeleri sonucunda, 7145 sayılı torba yasa ile son üç yıldır uygulanan OHAL tedbirlerinin uzatılma süresi 3 yıldan bir yıla indirilmiş oldu.
Yine bu torba yasa ile 2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun gereğince yapılması gereken erişilebilirlik düzenlemeleri de ertelenmektedir. Aradan geçen 16 yılda sürekli ertelenen erişilebilirlik düzenlemeleri engellilerin insan haklarına erişimin engellenmesidir.
Geride bıraktığımız 2 yılı OHAL, 3 yılı da uzatma dönemi olmak üzere son 5 yılda özetle neler yaşandı?
- OHAL döneminde sadece bir idari karar ile 134.024 kişi ömür boyu kamu görevlerinden menedildi. En az 22.000 kişi için de bir daha kamu idaresi ile iş yapamaz kararları verildi. Bunlar görünen rakamlardı. Görünmeyen ve toplanamayan rakamları halen bilmiyoruz. OHAL kaldırıldıktan sonra yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından hâkim, savcı, asker, polis, öğretmen, akademisyen ve çeşitli kademelerde bulunan pek çok memur görevlerinden ihraç edilmeye devam etti. Öte yandan kamu idaresi ile iş yapan özel sektör çalışanları da kamu idaresi tarafından güvenlik soruşturmalarına tabi tutuldular, verilen keyfi kararlarla insanların çalışma hakları gasp edilmiş oldu.
- Yüzlerce şirketin ve kişinin varlıklarına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyum olarak atandı.
- Keza aynı dönemde bir milyon civarında kişi sadece TCK 314’üncü maddeden soruşturmaya uğradı, haksız yere gözaltında tutuldu veya tutuklandı. Bu kişilerin çoğunluğu bir banka hesabından, düşüncesini ifade ettiğinden ya da sadece karar vericilerin kendileri hakkında oluşturduğu kanaatlerinden ötürü suçlandı.
Bu kanunun yürürlüğe girmesi, Türkiye’nin onayladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin ve T.C. Anayasası’nın ihlal edilmesi anlamına geleceği gibi, Cumhurbaşkanı tarafından Mart 2021 de açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı teşebbüsünün de boş bir vaatten ibaret olduğu anlamına gelmektedir.
Şimdi yapılması gereken hem OHAL döneminde hem OHAL kaldırıldıktan bu yana geçen 3 yıllık sürede bu yaptırımlar nedeniyle oluşan haksızlıkların ortadan kaldırılması için düzenleme yapmaktır.
Hukuksuzluğun ve keyfiliğin sürdürülmesinin yasallaştırılmasına değil, herkes için adaleti sağlayan bağımsız bir yargıya, temel hak ve özgürlükleri teminat altına alan yasalara ve kurumlara ihtiyacımız vardır.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Uluslararası Af Örgütü-Türkiye, Yurttaşlık Derneği