Değişim rüzgârının, anayasal tarihinde yeni bir sayfa açmaya hazırlanan Türkiye’yi ve Arap coğrafyasını etkisi altına aldığı günümüzde Mısır, Tunus, Suriye, Cezayir, Irak, İran’dan temsilciler çoğulcu bir anayasa sürecinin deneyim ve pratiklerini paylaştılar. Konferansta, bölgesel aktörlerin birbirleriyle örtüşen ve konuşan barış, yurttaşlık, anayasa gibi demokratik meselelerine dair geçmiş ve günümüzdeki mevcut toplumsal dinamikler tartışıldı. .
İran’da egemenlik anlayışının sorgulanması
“Yeni Anayasa Yolunda: Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye” konferansında İran sunumunu yapan Abbas Vali, İran İslam Cumhuriyeti anayasasının egemenliğin kaynağının tarifi açısından paradoksal bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Buna göre Anayasa giriş cümlesinde egemenliği halk iradesine dayandırıyor gibi görünse de içerik ve kurumsal düzenlemelerin tanımı kutsal iradeye ağırlık vermektedir. 1979 Devriminden bugüne ise dini güçlerin artan kuvvetiyle egemenlik anlayışının kutsal referanslarda daha fazla ağırlık bulduğunu, bunun kurumsal yapılarının zaman içinde toplumsal hayata egemen olduğu görülüyor. İran’da 2009’da başlayan Yeşil Demokrasi Hareketi ise esas olarak kutsal egemenlik anlayışının farklı seviyelerde halk iradesi lehine sorgulanmasıdır.
Kürtler için anayasa çok boyutlu bir mesele
Suriye sunumu yapan Arizona Üniversitesi’nden Christian Sinclair, ilk Suriye anayasasının hazırlandığı 1925 tarihinden itibaren hâkim ideolojinin devlet kimliği olarak hep Arap milliyetçiliğini tanımladığını söyledi. Kürtlerin taleplerinin bu ilk süreçlerden itibaren ekseriyetle dil hakkı, tam yurttaşlık ve Kürt kimliğinin kabulü üzerine yoğunlaştığını belirten Sinclair, bugün bu doğrultuda olumlu bir adımın atılabilmesi, yani Kürtlerin asimile edilmeden içerilmesi için, yeni yazılacak bir anayasanın bugünkü devlet yapısını ve kendini üzerinde inşa ettiği egemen kimliği tamamen yeniden yapılandırması gerektiğini söyledi.
Haberin devamına helsinki Yurttaşlar derneği web sitesinden ulaşabilirsiniz.