Adil Yargılanma Hakkı En Temel İnsan Haklarından Biridir

Hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından tutuklama kararı çıkarılan Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir’in Türkiye’ye yapacağı ziyaret, yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan Darfur iç çatışmaları, sebepleri, muhtemel sorumluları ve sorumluların nasıl yargılanacağı sorununu tekrar gündeme getirdi. Darfur’da yapılan katliamların, tecavüzlerin, yağmaların ve yerinden etmelerin sebeplerinin neler olduğu, nasıl ve kimler tarafından yapıldığı konusu siyasetin belki bitmeyecek tartışmalarından biri olarak hep kalacak ama yaşananların insanlık suçu olduğu gerçeği de insanlık vicdan ve hafızasında daima yer alacaktır. Bütün bunlara karşın insanlığın adalet duygusunu tatmin etmeye yetecek bir işlemin yapılmadığı ve telafi edici tedbirlerin alınmamış olduğu da bir başka gerçek olarak kalmaya devam etmektedir. Bu durum, “ulusal mekanizmalarının yetersizliği ya da işlevsizliği nedeniyle adalet fonksiyonlarını icra edemeyen devletler için ulusal üstü ikame mekanizmaların inşası mümkün müdür?” sorusunu gerekli kılmaktadır. Bir başka deyişle, kendi adli ve idari kapasitesi ile kendi topraklarında işlenmiş olan “savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım suçu”nu soruşturamayan/kovuşturamayan veya söz konusu suçlarla ilgili evrensel insani hukukun standartlarına uygun yargılama yapmayan devletlerin yargı yetkisini “insanlık adına” devralmak mümkün müdür? Eğer mümkün ise nasıl bir yetkilendirme ve nasıl bir mekanizma ile mümkün olur? Bu yetki devri ulus-devlet nosyonu ile kabil-i telif midir ya da ulus-devletler kendi hükümranlıkları altındaki topraklarda evrensel insani hukuku çiğnemeye hak ve yetki sahibi midirler? Şayet çiğnerlerse, bu hukuksuzluğu engellemek ve adaleti tesis etmek için, her şeyi olan devlete karşı, tek enstrümanı “zulme karşı direnme hakkı” olan halkın bir şeyler yapmaya yetki sahibi olduğunu söylemek gerçekçi midir?   

 

“Savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım suçu”nu yargılamak üzere kurulmuş olan UCM’nin yargılama yetkisi kaba bir tasnifle şu üç kategorideki devletlerde geçerlidir:

1- Roma Statüsü’nü onaylamış olan devletler,

2- Statü’yü onaylamamış olmakla beraber yaşadığı somut bir olayla ilgili olarak UCM’ni ulusal mekanizmaları ile yetkilendiren devletler,

3- Statü’yü onaylamamış olmakla beraber Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından kendisine rağmen UCM’nin yetkilendirildiği devletler.

Sudan, son kategoriye girmektedir. Statü’yü onaylamamıştır ama UCM’nin Sudan’da yargı yetkisini kullanması Sudan’ın isteğine bağlı olarak değil BMGK’nin isteğine bağlı olarak gerçekleşmiştir.

 

BMGK, veto yetkisine sahip daimi beş üye devlet ile veto yetkisi olmayan ve ikişer yıllığına seçilen geçici on üye devletten müteşekkil on beş üyeli, Dünya’nın en siyasi organıdır. Burada devletler, kendi ulusal siyasi çıkarlarına uygun kararların alınmasına çalışırlar. Hatırlanacağı üzere BMGK’nin veto yetkisini haiz beş daimi üyesinden üçü, Rusya, Çin ve ABD, UCM’nin yargı yetkisini halen tanımamaktadır. Bu ülkelerden herhangi birinin bir kararı veto etmesi durumunda o metin karar olamayacağına göre, demek oluyor ki, yargı yetkisini kabul etmedikleri bir Mahkeme’yi (UCM), veto haklarını kullanmayarak Sudan’da yetkilendirmiş olmaktadırlar. Yani adaleti tesis edeceğine inanmadıkları için kendi topraklarında yargılama yetkisi vermedikleri bir Mahkeme’yi (UCM) adaleti tesis etmek için bir başka devletin topraklarında yetkilendirmiş olmaktadırlar. BMGK’nin bu tutumu belli ki adaleti arama kaygısından çok siyasi kaygılar içermektedir.

Bu durumda, sadece adaleti önceleyen, adaleti siyasi kaygılara feda etmeyen ve Darfur’da yüz binlerce cana mal olan insanlık suçlarını görmezden gelmeyen tutarlı bir çözüm arayışına girmek gerekmektedir. Başta Ömer el Beşir ve Sudan ordu komutanlarından bölgede görev yapanların ve milis kuvveti komutanlarının hiçbir şey olmamış gibi davranmaları kabul edilemezdir. Temel bir insan hakkı olan “adil yargılanma hakkı”ndan yararlanmak için adil bir mahkeme önünde yargılanmayı kabul etmelidirler. Bunun için öncelikle bölgenin tarafsız gözlemcilere açılması gerekmektedir. MAZLUMDER yaklaşık 1 yıl önce bölgede inceleme ve araştırma yapmak amacıyla Büyükelçilik kanalıyla Sudan yetkilileriyle mutabakata varmış, yapacağı temaslar, gideceği bölgeler ve soracağı sorulara kadar programını sunmuş, vize almak üzere göndereceği heyetin pasaportlarını dahi Elçiliğe teslim etmiş ama Sudan devletinden söz verilmiş olmasına rağmen herhangi bir geri dönüş alamadığı için programını icra edememiştir. Elinde hiçbir icrai ve siyasi yetkisi olmayan bir STK’na bile söz vermiş olduğu halde bölgeye girme ve inceleme izni vermeyen bir devletin, saklayacak bir şeyi yoksa neden böyle davrandığı izaha muhtaçtır. Bu durum iddiaların doğruluğunu zımnen kabul etmek demek değilse nasıl yorumlanmalıdır? MAZLUMDER, en azından zanlı olduğunu kendi devletinin zımnen kabul ettiği Ömer el Beşir’in, ikili temaslar veya turistik ziyaret için olmayıp İslam Konferansı faaliyetleri çerçevesinde de olsa, tarihle, vicdanla ve adaletle hesabını kapatmadan elini kolunu sallayıp serbestçe dolaşmasına ve Türkiye’ye gelmesine taraftar olmadığını açıklar. Tıpkı Irak, Afganistan, Filistin vb. diğer bölgelerdeki savaş suçlularının, devlet yetkilisi sıfatı ile serbestçe dolaşmasına taraftar olmadığı gibi. El Beşir’in planlanan ziyaretin gerçekleşmemiş olmasını insanlık vicdanı adına önemli bir sonuç olarak değerlendirir ve bu durumun diğer zanlılar için de benzer sonuçları doğuracak bir örnek olmasını temenni eder.

 

BMGK’nin karar alıcı devletleri, kendileri henüz yargı yetkisini tanımadıkları bir mahkemeyi Sudan’da yetkilendirmekle ya bu olayı ciddiyetsizlikle geçiştirmek istemekte ya da siyasi hesaplarını bu olay üzerinden görmek istemektedirler. Oysa tutarlı olmak adına UCM’ni kendi egemenlikleri için de yetkilendirmeli ve kendi hukuksuzluklarını uluslararası yargılamalardan kaçırmamalıdırlar. Eğer bu olmayacaksa, Darfur yargılamaları için, genel bir mahkeme olan UCM yerine, Raunda veya Yugoslavya Mahkemelerine benzer ad hoc, yani münhasır bir mahkemenin kurulması Dünya deneyimine daha uygun düşmektedir.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

 

Ahmet Faruk ÜNSAL

MAZLUMDER Genel Başkanı