1993 yılında yapılan bir askeri operasyonda gözaltına alındıktan sonra kendilerinden haber alınamayan 11 sivilin öldürülmesi ile ilgili olarak o dönemin Bolu Tugay Komutanı Yavuz Ertürk aleyhine açılan davanın görülmesine 8 Temmuz 2015 tarihinde Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edilecek. Olay olduktan çok sonra açılabilen soruşturma, 1997 yılında tamamen hareketsiz kalmıştı. 2003 yılında ulaşılan bazı kemiklerin Adli Tıp Kurumu tarafından incelenmesi sonucunda, gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Mehmet Salih Akdeniz’e ve Behçet Tutuş’a ait çıkması üzerine Kulp savcılığının görevsizlik kararı vererek dosyayı “Suç tarihinde Bolu 2′nci Komando Tugay Komutanlığı’nda görevli asker şahısların işlediği askeri suçlarıyla ilgili soruşturma yapmak görev ve yetkisinin” askeri savcılığa ait olduğu gerekçesiyle, askeri savcılığa göndermişti. 2004 yılı Aralık ayında TBMM İnsan Hakları Komisyonu tarafından yerinde yapılan incelemeye ilişkin bir rapor yayınlanmış ve heyetin o dönemde Bolu Dağ Komado Tugay Komutanı Yavuz Ertürk komutasında askeri bir operasyon düzenlendiğine ve bazı kişilerin gözaltına alındığına ilişkin kanaat oluşturduğu belirtilmişti.
Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığında bulunan ve herhangi bir işlem yapılmayan dosyaya ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü ayrı bir soruşturmada, dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanı Yavuz Ertürk’ün 7 Ekim 2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesinin alınmasının ardından Soruşturma Savcısı Yavuz Ertürk hakkında yakalama kararı çıkartarak zaman aşımı süresini durdurdu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından hazırlanan 19 sayfalık iddianame, 2013 yılı Ekim ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İddianamede emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istendi.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada sanık eski Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “güvenlik” gerekçesiyle yargılamanın başka ilde görülmesi yönündeki talebini değerlendirerek davanın Ankara’da görülmesini kararlaştırdı (Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 04/02/2014 tarih, 2013/106 esas 2014/28 sayılı kararı). Dosya önce TMK 10 ile görevli 13. Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Daha sonra TMK 10. Maddesinin kaldırılması sonucunda dava Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi. 25 Mayıs 2014 tarihinden bu yana Ankara’da görülen davada beş duruşma gerçekleşti ve bu süre zarfında bir kez savcı değişikliği, dört kez ise Üye heyetinde değişiklik oldu.
Bu dava bakımından önemli bir unsur da 31 Mayıs 2001 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karardır (Akdeniz ve Diğerleri/Türkiye, Başvuru No:23954/94). Türkçe’ye çevirisi resmi olarak yapılmayan kararın resmi olmayan çevirisi İnsan Hakları Ortak Platformu tarafından gerçekleştirilmiştir (bkz. CASEOFAKDENIZANDOTHERSvTURKEY_TR. ). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 11 kişinin kaybedilmesi ile ilgili bu davada AİHS’in 2. maddesinin hem esas hem usul yönünden, 3. maddesinin, 5. maddesinin, 13. Maddesinin ve 25. maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. Hazırlanan iddianamede AİHM başvurusu yer almakla birlikte, AİHM’in yaşam hakkının korunmasına ilişkin içtihatı değerlendirilmemiştir. Dolayısıyla bu görev, Mahkemeye düşmektedir.
[box]AİHM’in verdiği ihlal kararları ve dayanakları
Sözleşmenin 2. maddesine aykırı biçimde başvuranların yakını on bir kişinin ölümünden Devletin sorumlu olduğuna (bire karşı altı oyla)
Aradan geçen sürenin uzunluğundan –yedi yılı aşkın süre-, bu kişilerin gözaltı işlemine ilişkin herhangi bir belge bulunamamasından ve bu kişilerin akıbetleri hakkında Hükümetin tatmin edici ve makul bir açıklama getirememesinden çok güçlü sonuçlar çıkartmaktadır.(paragraf:84-89)
Davalı Devletin yetkili makamlarının kayıp on bir kişinin ölümüne ilişkin olaylara dair etkili bir soruşturma yürütmemelerinden ötürü Sözleşmenin 2. maddesinin ihlal edildiğine (bire karşı altı oyla);
Cumhuriyet savcılarının eylemsizliği ve toplanan delillere rağmen güvenlik güçlerini soruşturmaya dahil etme konusundaki isteksizlikleri dikkate alındığında soruşturmanın yaşam hakkı bağlamında hiçbir güvence sağlamaması (Paragraf 90-93)
Kayıp on bir kişi açısından Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edildiğine (bire karşı altı oyla)
On bir kişinin Kepir’de açık havada en az bir hafta boyunca gözaltında tutulması, bağlı tutulmak da dahil önemli sıkıntılar yaşamaları (Behçet Tutuş örneğinde olduğu gibi, dövülme olayları yaşanırken, Abdo Yamuk’un bacağında yara oluşması). Sadece soğuk nedeniyle değil korku ve akıbetlerinin belirsizliği nedeniyle ıstırap çekmelerinin insanlık dışı veonur kırıcı muamele eşiğine ulaşması (paragraf: 94-98)
Sözleşmenin 5. maddesinin 1. Paragrafının ihlal edildiğine (oybirliğiyle)
Kayıp on bir kişinin 5. maddede yer alan güvencelerden bütünüyle yoksun olarak gözaltında tutulması: gözaltı kayıtlarının olmaması, soruşturmanın geç açılması ve etkisiz olması (paragraf 103-108)
Sözleşmenin 13. maddesinin ihlal edildiğine (bire karşı altı oyla)
13. maddeye uygun ve 2. maddenin getirdiği soruşturma yükümlülüğüne nazaran daha geniş kapsamlı olabilecek türden etkili bir ceza soruşturmasının yürütülmemesi nedeniyle başvuranların yakınlarının kaybolması ve ölümü bağlamında etkili başvuru yapma haklarından ve tazminat talebi de dahil, kullanabilecekleri diğer iç hukuk yollarına erişimden mahrum bırakılmış olmaları(Paragraf:109-114)
Devletin Sözleşmenin eski 25. maddesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğine (bire karşı altı oyla)
Başvuranların Komisyona (AİHM’ne) yaptıkları başvurularla ilgili olarak sorgulanmalarının bireysel başvuru hakkının kullanımını engelleyen, yasadışı ve kabul edilemez bir baskı niteliğinde olması (paragraf 118) [/box]