Hukukun Araçsallaştırılmasına, Halk İradesinin Yok Sayılmasına ve Siyasi Tasfiye Operasyonlarına Karşı Demokratik Değerleri ve Özgürlükleri Savunuyoruz. 24.03.2025

Türkiye’de, Mart 2024 yerel seçimlerinde ortaya konan halkın demokratik iradesine yönelik sistematik bir saldırı süreci yaşanmaktadır. Seçim sonuçlarını ortadan kaldırmaya ilişkin bu saldırılarla, önce Kürt illerinde seçilmiş belediye başkanları görevden alınıp yerlerine kayyım atanmış; ardından İstanbul’da halkın oylarıyla seçilmiş yöneticiler hedef alınmıştır. Bu baskı sürecinin son halkası, İstanbul Esenyurt ilçesi belediye başkanının tutuklanması ile başlamış bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın, “yolsuzluk” suçlaması gerekçesiyle, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın ise terörle mücadele mevzuatı gerekçe gösterilerek tutuklanması ile devam etmiştir.
Adalet sisteminin temel ilkelerinden biri, kişisel özgürlüğün kural, özgürlük kısıtlayıcı tedbirlerin ise istisna ve ancak son çare olmasıdır. Ancak bugün Türkiye’de tutuklama, yalnızca bir cezalandırma ve gözdağı verme aracı olmaktan çıkmış; iktidarın, seçimle göreve gelen kişileri sistematik biçimde devre dışı bırakmak ve halkın iradesini etkisizleştirmek amacıyla başvurduğu bir siyasal tasfiye aracına dönüşmüştür. Ayrıca, yalnızca tutuklama değil; ev hapsi, adli kontrol gibi özgürlük kısıtlayıcı önlemler de hukuki standarttan yoksun şekilde, keyfi biçimde uygulanmaktadır. Bu keyfilik, hukukun öngörülebilirliğini ortadan kaldırmakta, kişisel özgürlükleri tamamen siyasal iktidarın insafına bırakmaktadır.
Başlatılan cezai soruşturmalar, suçun kanıtlanmasına değil, siyasi saikler içeren suçlamalara dayanmaktadır. Ayrıca, Seçilmiş temsilcileri cezaevine koymak ve yerlerine kayyım atamak Anayasanın 127nci maddesine aykırıdır. Ne yazık ki yerleşik bir uygulama haline getirilen seçim sonuçlarının yok sayılması artık istisnai değil; demokrasinin, hukukun ve temel hakların yok sayıldığı bir rejim inşasının parçalarıdır.
Öte yandan, bu hukuksuzluklara karşı çıkmak amacıyla anayasal haklarını kullanarak barışçıl toplantı ve gösteri yapan kişilere karşı idarenin tutumu da hukuka aykırılıklar içermektedir. İstanbul Valiliği olağanüstü dönemlerde bile ölçülülüğü tartışmalı olacak düzeyde, hak ve özgürlüklerin kullanımını kısıtlayan kararlar alarak anayasal hakları fiilen kullanılmaz hale getirmiştir. Valilik, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın, 19 Mart’tan 27 Mart’a kadar İstanbul’da tüm gösterileri ve şehre giriş-çıkışları kontrole tabi tutulmuştur. Anayasal haklarını kullanmak isteyen yurttaşlara karşı ise, güvenlik güçleri tarafından orantısız güç kullanılmıştır. Bu uygulamalar yalnızca İstanbul ile sınırlı kalmamış; 19 Mart sonrasında birçok ilde valilikler benzer şekilde protesto gösterilerine yönelik yetkilerini aşan yasaklar ve kısıtlamalar getirmiştir. Bu uygulamalar demokrasinin, hukuk devleti normlarının ve temel hakların idari kararlarla ihlal edilmesi ve anayasal hakların ortadan kaldırılmasıdır.
Bütün bunlara rağmen gençler başta olmak üzere toplumun her kesiminden milyonlarca insan, gözaltılar ve baskılar karşısında ifade özgürlüğü ve gösteri hakkını kullanarak iktidarın hukuk dışı uygulamalarına karşı meşru ve kitlesel bir protesto örneği sergilemiştir. Farklı siyasi eğilimlerden milyonlarca insanın bu ihlallere karşı gösterdiği tepkiye kayıtsız kalınmamalıdır.
Bu çerçevede açık çağrımızdır;
• Ekrem İmamoğlu ve ilçe belediye başkanları ile çalışanlarına yönelik hukuka aykırı tutuklama kararları ortadan kaldırılmadır.
• Halkın iradesini yok sayan kayyım uygulaması yasalardan çıkarılmalı ve geçmiş uygulamaların tüm hak ihlalleri giderilmelidir.
• İstanbul’da ve diğer illerde ilan edilen gösteri ve seyahat yasakları kaldırılmalı, anayasal haklara saygı gösterilmelidir.
• Yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü tesis edilmelidir.
Türkiye, başta Anayasa olmak üzere, taraf olduğu insan hakları sözleşmeleri ve Avrupa Konseyi üyesi bir ülke olarak, demokratik değerlere, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermelidir. Bu taahhütlere uymak, yargı organları dahil tüm devlet kurumları için geçerlidir.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği – Hak İnisiyatifi Derneği – İnsan Hakları Derneği –
İnsan Hakları Gündemi Derneği – Yurttaşlık Derneği