İfade özgürlüğü demokratik rejimin ve bireyin özerkliğinin bir ön koşuludur. Fikirlerin güçle değil, korkusuzca ve durmaksızın tartışılmasıyla kendilerini sınayacakları, bu sayede bizi hakikate ulaştırma yeteneklerinin olup olmadığının anlaşılacağı yaklaşımını yaşama geçiren bir araçtır.
İnancı, siyasi eğilimi, kültürel yaklaşımı ya da felsefi anlayışı ne olursa olsun her bireyin kendini geliştirme hakkı vardır. Yazdıklarımıza, söylediklerimize, duyduklarımıza ya da okuduklarımıza getirilecek her sınırlama, kişiliğimizin gelişimine bir darbedir. Siyasi düşüncelerin ve inançların ifade hakkı bizi insan yapan temel özelliklerden biridir. Olgunlaşan bireyler sadece kendileri için bir yarar üretmez, toplumun bir bütün olarak olgunlaşmasına ve gelişmesine de katkıda bulunurlar. Eğer bireyin entellektüel kapasitesinin gelişmesini istiyorsak, kültürel haklar, inanç ve din özgürlüğü de dahil olmak üzere ifade özgürlüğünü en geniş sınırlarıyla kabul etmek zorundayız.
İfade özgürlüğü demokratik rejimin ve bireyin özerkliğinin bir ön koşuludur. Fikirlerin güçle değil, korkusuzca ve durmaksızın tartışılmasıyla kendilerini sınayacakları, bu sayede bizi hakikate ulaştırma yeteneklerinin olup olmadığının anlaşılacağı yaklaşımını yaşama geçiren bir araçtır.
İnancı, siyasi eğilimi, kültürel yaklaşımı ya da felsefi anlayışı ne olursa olsun her bireyin kendini geliştirme hakkı vardır. Yazdıklarımıza, söylediklerimize, duyduklarımıza ya da okuduklarımıza getirilecek her sınırlama, kişiliğimizin gelişimine bir darbedir. Siyasi düşüncelerin ve inançların ifade hakkı bizi insan yapan temel özelliklerden biridir. Olgunlaşan bireyler sadece kendileri için bir yarar üretmez, toplumun bir bütün olarak olgunlaşmasına ve gelişmesine de katkıda bulunurlar. Eğer bireyin entellektüel kapasitesinin gelişmesini istiyorsak, kültürel haklar, inanç ve din özgürlüğü de dahil olmak üzere ifade özgürlüğünü en geniş sınırlarıyla kabul etmek zorundayız.
Demokrasilerde tüm bireylerin yönetime katılma ve siyasi görüş üretme hakları vardır. Bir demokrasinin temel yaşama koşulu, bireyin tepki göstermesinin araçlarını ona sunmak ve tepkisizleştirilmesine neden olabilecek tüm engelleri ortadan kaldırmaktır.
Günümüz uluslararası hukukunda da ifade özgürlüğü, insanın serbestçe düşünce ve bilgilere ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına ya da başkalarıyla birlikte (dernek, siyasi parti, toplantı, vb.) çeşitli yollarla (söz, basın, resim, sinema, tiyatro vb.) serbestçe açıklayabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelmektedir.
Bu çerçevede düşünce özgürlüğü birçok uluslararası sözleşmenin de kapsamında yer almaktadır. Bu alandaki en temel düzenlemeler Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer almaktadır.
Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 19. maddesinde, herkesin söz özgürlüğüne hakkı olduğunun altı çizilmiştir. Bu hak gerek sözlü, yazılı ya da basılı ve sanat eseri şeklinde, gerekse seçilen diğer herhangi bir yolla, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, her türlü haber ve düşünceyi araştırma, alma ve verme özgürlüğünü içerir. Herkes müdahaleye uğramadan kanaat edinme hakkına sahiptir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ise herkesin görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğü bulunduğu belirtilerek bu hakkın kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi olmaksızın haber ya da fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği vurgulanmaktadır.
Günümüz çoğulcu demokrasilerinde başkalarına hakaret ve şiddeti açıkça savunma dışında bir “düşünce suçu” ya da “ propaganda suçu” yoktur.
Türkiye’de düşünce özgürlüğü ve düşünce suçları insan hakları alanında en tartışmalı konulardan biri olmuştur. İfade Özgürlüğü’ne getirilen ve uluslararası standartlardan sapan sınırlamalar, ister hukuki düzenlemeler isterse de hukuk kurallarının uygulanmasında kullanılan yorum araçları düzeyinde olsun, arka planda yer alan tabulaştırılmış bazı görüşlere dayanmaktadır. Bu tabuların zaman zaman hukuk sistemi tarafından da korunduğuna tanık olmaktayız.
Bu olumsuz gelişmelerde Batı devletleri ve Avrupa’nın da payı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı öncesi Batı dünyasında gelişen faşist ideolojiler, düşünce özgürlüğü karşıtı Batı ürünü diğer söylemlerin etkisi yanında, özellikle de Soğuk Savaş döneminde, Batı devletlerinin Türkiye’yi sadece bir ileri karakol olarak görmeleri, siyasi sistemi giderek saran paranoyaya göz yummaları ve hatta bu sağlıksız gelişmeleri desteklemeleri dışarıdan destekli “sınırlamalar rejimi”nin varlığını sürdürebilmesine olanak tanımıştır.
Türkiye’de gerek iç nedenlerle, gerekse dış etkilerle 80 yıldır ertelenen özgür düşünce ortamının tüm yönleriyle yapılanması artık bir zorunluluktur.
İnsan Hakları Ortak Platformunu oluşturan HELSİNKİ YURTTAÞLAR DERNEÐİ, İNSAN HAKLARI DERNEÐİ, İNSAN HAKLARI VE MAZLUMLARLA DAYANIÞMA DERNEÐİ VE ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ TÜRKİYE ÞUBESİ olarak biz insan hakları savunucuları, bugün Türkiye’deki düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması amacıyla “Düşünceye Özgürlük Kampanyası”nı başlatıyoruz. Bu kampanyanın hedefi, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan yasal düzenlemelerin ve uygulamaların ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu çerçevede, TCY’nin 301. maddesinin kaldırılmasını, TCY ve TMY’deki ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerin değiştirilmesini talep ediyoruz.
İnsan hakları ve özgürlükerine saygı duyan ve sahip çıkan herkesi bu kampanyaya destek olmaya, TBMM’ni ve hükümeti bu kampanyanın taleplerine karşılık gelecek düzenlemeleri yapmaya davet ediyoruz.
Yasaksız, Korkusuz, Tehditsiz Konuşalım!
İfadeye Özgürlük İnsana Özgürlüktür!
Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd)
İnsan Hakları Derneği (İHD)
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER)
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi (UAÖ-Türkiye)