İnsan Hakları Savunucusu Nalan Erkem Aleyhine Açılan Dava Hakkında Basın Açıklaması

Helsinki Yurttaşlar Derneği – İnsan Hakları Derneği – İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği

“Hiç kimse hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı çıktığı  için cezalandırılamaz ve rahatsız edilemez”

BM İnsan hakları savunucularının Korunması Bildirgesi, Madde 10, 8 Aralık 1998

Bugün insan hak ve özgürlükleri konusunda uzun yıllardır mücadele vermekte olan İzmir Barosu’na bağlı Avukat Nalan Erkem aleyhinde açılan davayı izlemek için burada bulunuyoruz.

İzmir Barosu bünyesinde kurulan ancak 2004 yılında İzmir Barosundaki yönetim değişikliğinin ardından kapatılan “İşkenceyi Önleme Grubu”nun aktif üyelerinden biri olarak işkencenin ortadan kaldırılması için mücadele sürdürmüş ve halen sürdürmekte olan Avukat Nalan Erkem, 2003 yılında Buca Cezaevi Çocuk Koğuşunda yaşanan olaylar sonucunda İşkenceyi Önleme Grubu olarak yaptıkları araştırmanın sonuçlarını kamuoyu ile paylaştığı için “görevini kötüye kullandığı” iddiasıyla yargılanıyor.

İşkencenin önlemesi, esasen hükümetin sorumlulukları arasındadır; bu sorumluluk da hükümete negatif ve pozitif yükümlülükler getirmektedir. Negatif yükümlülük, işkence, kötü muamele, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele veya cezalandırmanın mutlak bir biçimde yasaklanmasını gerektirirken, pozitif yükümlülük,  bu fiillerin işlenmesi olası yerlerin daimi ve düzenli olarak denetimi, yapılanların kamuoyu ile paylaşılması ve önleme sorumluluklarını içerir. Pozitif yükümlülük, aynı zamanda, iddiaların etkili bir biçimde soruşturulmasını, sorumluların yargı önüne çıkarılmasını ve eğer suçlu bulunurlarsa cezalandırılmalarının sağlanmasını da kapsar. Oysa Türkiye pratiği ve bugün izlediğimiz bu dava, tam da bunun zıddını yansıtmaktadır. İşkence ile mücadele eden bir insan hakları aktivisti,  bağımsız avukatlar tarafından bire bir mağdur çocuklarla yapılan rapora dayanarak “işkence vardır” dediği için bugün yargılanmaktadır. Ancak şu ana kadar Buca Cezaevinde kalan çocukların iddialarına, savcılık tutanaklarına geçmiş iddialara ve İzmir Barosu İşkenceyi Önleme Grubunun raporuna rağmen cezaevi görevlilerine karşı açılmış herhangi bir dava bulunmamaktadır. Adalet Bakanlığı’nın bu konuda kamuoyu ile paylaştığı herhangi bir rapor da bulunmamaktadır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 8 Aralık 1998 tarihli Genel Kurulu’nda kabul edilen ve Devletler tarafından ahlaki bağlayıcılığı olan “İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesinin” 6. Maddesi, herkesin, bireysel olarak ve başkalarıyla birlikte;
a) Yasamaya, yargıya ve yönetime ilişkin ulusal sistemler içinde, hakların ve özgürlüklerin gerçekleştirilmesine olanak verecek tarzda, bunlara ulaşma dâhil tüm insan hakları ve temel özgürlüklere ilişkin bilgileri elde etme, araştırma, alma, kabul etme ve muhafaza etme;
b) İnsan haklarına ilişkin belgeler ile uygulanabilir uluslararası diğer belgelere uygun olarak tüm insan haklarına ve temel özgürlüklere ilişkin düşünceleri, haberleri ve bilgileri yayınlama, başkalarına iletme veya özgürce yayma;
c) İnsan haklarına ve temel özgürlüklere hem hukuksal olarak, hem de pratikte uyulması yönünde inceleme, araştırma, saptama, değerlendirme, bu yollar ve diğer uygun yollarla kamunun dikkatini bu sorun üzerine çekme
hakkının var olduğunu belirtir. Aynı bildirgenin 10. maddesi “kimsenin bu hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı çıktığı  için cezalandırılamayacağını ve rahatsız edilemeyeceğini” belirtir.

Burada yargılamaya onay veren Adalet Bakanlığı ve onun şahsında hükümetin sorumluluğu, Türkiye’yi işkenceden arındırmak isteyenleri “görevini kötüye kullanmak” ile suçlamak değil, işkence ile mücadeleyi toplumsal bir sorumluluk olarak ödev edinmiş kişi ve kuruluşlarla işbirliği yaparak, işkenceyi tam anlamıyla ortadan kaldıracak mekanizmaları geliştirmektir.

Bu dava bize göre, insan hak ve özgürlüklerinin korunmasının ve geliştirilmesinin önünde bir engeldir ve bu davanın açılmasına onay vermiş olan hükümet açısından “İşkenceye Sıfır Tolerans” söylemini uygulamaya geçirmede samimiyetsizliğin bir ifadesidir. Biz insan hakları örgütleri olarak tüm yasama yürütme ve yargı organlarını insan hakları hukukuna uymaya, ulusal üstü insan hakları belgelerinden olan İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesinin gerektirdiği sorumluluğu üstlenmeye davet ediyoruz.

HELSİNKİ YURTTAŞLAR DERNEĞİ (hYd) –
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) –
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER)