19 Aralık İnsanlık Utancıdır…

Ülkemizin hapishanelerinde hiç yatmadıysanız da mutlaka bir fikriniz vardır. Kuşkusuz iyi bir fikir değildir bu. Bu nedenle ülkemiz hapishaneleri girip çıkmayanların kendilerine çok uzak gördüğü, birkaç yıl söz konusu olduğunda bile “aman!” dediği “ben yatamam.” dediği, isminin, düşüncesinin bile içinizi ürpertmeye yettiği yerlerdir.

Haklısınız, zordur hapislik. Bedeldir. Özgürlüğünüzün elinizden alınmasıdır. Sevdiklerinize hasret bırakılmanız, yaşam alanınızın daracık bir hücrede insan sesine, insan yüzüne, yeşile, maviye… Toprağa, suya, dağa, taşa, hasret bırakılarak sınırlandırılmasıdır. Zorba bir anlayışın yirmi dört saat gücünü sizin üzerinizde sınamaya hazır olması, bir bahane yaratıp sınamasıdır.

“Hapishaneler bir ülkenin aynasıdır!” derler. Doğrudur. Eğer bir ülkenin hapishaneleri siyasi tutuklularla, düşünce suçlularıyla, tıka basa doluysa, dolup, dolup boşalıyor, boşalıp, boşalıp doluyorsa orada demokrasi hak ve özgürlükler de yoktur. O ülkede insan hakları ayaklar altına alınıp çiğneniyor ve yok sayılıyor demektir.

Evet, bundan tam 11 yıl önce panzerlerle, tanklarla, helikopterlerle 20 hapishaneye birden  “hayat kurtarma ” gibi “sahte” bir gerekçeyle müdahale edildi, onlarca tutuklu ve hükümlü yaşamını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. 19 Aralık operasyonuna Adalet Bakanlığı, “hayata dönüş operasyonu” diyordu. Oysa hem operasyonda onlarca insan yaşamını yitirmiş, yüzlercesi yaralanmış; hem de açlık grevleri ölüm orucuna dönüşmüş ve ölenlerin sayısı yıllar içersinde de artarak 122’ye ulaşmıştı.

İnsan Hakları Derneği, 16–17 Kasım 2002 tarihinde yapılan 11. Olağan Genel Kurulu’nda aldığı kararla, “19 Aralık” gününü, “19 Aralık Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” ilan etti.

Operasyonun üzerinden 11 yıl geçti. Her geçen yıl Cezaevlerindeki ihlallerin giderek arttığına tanık olduk. Cezaevlerinde halen onlarca ağır hasta mahpus tedavi edilmeyi beklemektedir. 19 Aralık gününü, Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele Günü ilan eden İHD olarak aşağıdaki taleplerimizi bir kez daha kamuoyunun ve ilgili makamların bilgisine sunuyoruz.

•Adli veya siyasi ayrımı yapmadan bütün tutuklu ve hükümlüler için insan onuruna saygı gösterilmelidir.

•Hiçbir tutuklu ve hükümlü tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamalıdır. 45/1 no lu genelge hiçbir gerekçe sunulmadan uygulanmalıdır. Disiplin suçları tehdit gibi kullanılarak mahpuslar üzerinde kurulan baskılar sona erdirilmelidir.

•Gazete bayilerinde temin edilebilen ama cezaevlerine giremeyen Kürtçe yayın organları mahpuslara verilmelidir.

•Tutuklu ve hükümlülerin haklarını ihlal eden, onlara işkence yapan, yaralayan ve öldüren kamu görevlileri hakkında davalar açılmalı, açılmış davalar bir an önce sonuca bağlanarak failler hak ettikleri cezalara çarptırılmalıdırlar.

•Temel insan haklarına aykırı birçok madde içerdiğinden, Ceza İnfaz Yasası’nın ivedilikle ilgili meslek kuruluşları, İnsan Hakları Örgütleri ve akademisyenlerden olaşacak bir kurulda yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır.

•Cezaevleri sivil izlemeye açık olmalıdır.

•Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin, savunma, şiddete maruz kalmama, sağlık, eğitim, beslenme, aileleri ve avukatlarıyla ve genel olarak dış dünya ile iletişim haklarına saygı gösterilmeli ve BM Minimum Cezaevleri Standartlarında belirlenen ilkeler kabul edilmelidir.

•Daha özgün sorunlar da yaşandığından, Kadın ve Çocuk Cezaevleri, insan onurunun zedelenmediği, temel hakların koruma altına alındığı bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir.

Buradan tüm kamuoyuna ve siyasi iktidara sesleniyoruz…

Mahpuslar yalnız değildir.. Onların sesi olmaya devam edeceğiz…

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ