Danimarka’da 25 Haziran 1998 tarihinde yapılan Aarhus Sözleşmesi, Avrupa’da sağlıklı bir çevre hakkını açıkça tanıyan ilk uluslararası yasal belgedir. Hem bir çevre sözleşmesi hem de hükümetin hesap verebilirliği ve şeffaflığına odaklanan bir insan hakları sözleşmesi olarak hizmet eden kapsamlı bir anlaşmadır. Sözleşme 2001 yılının Ekim ayında yürürlüğe girmiştir. Türkçe tercümesine buradan erişilebilir: AARHUS_TR.
Türkiye’nin henüz tarafı olmadığı Sözleşme, Tarafların bilgi toplamasını ve kamuya açıklamasını ve özel taleplere yanıt vermesini gerektirmektedir. Her bir Tarafın üç ila dört yıllık aralıklarla çevrenin durumu hakkında bir ulusal rapor hazırlaması ve dağıtması gerekmektedir. Buna ek olarak, çevre ile ilgili yasama ve politika belgelerini, antlaşmaları ve diğer uluslararası belgeleri dağıtması gerekmektedir. Taraflardan her biri, kamu makamlarının, talep üzerine, talepte bulunan kişiye, talepte bulunan kişinin bir menfaat belirtmesine gerek olmaksızın çevresel bilgi sağlamasını temin etmelidir. Talep üzerine bilgi sağlamanın yanı sıra, Taraflardan her biri, kamu makamlarının işlevleriyle ilgili çevresel bilgileri toplamasını ve güncellemesini temin etmede pro-aktif olmalıdır. Bu, her bir Tarafın çevreyi önemli ölçüde etkileyebilecek önerilen ve mevcut faaliyetler hakkında bilgi edinmek için zorunlu sistemler kurmasını gerektirmektedir.
Madde 4(4), diğer siyasi, ekonomik ve hukuki menfaatler ışığında, bilgilendirme yükümlülüğüne ilişkin çeşitli istisnalar içermektedir. Muaf olmayan bilgilerin muaf bilgilerden ayrılabildiği durumlarda, bu bilgiler açıklanmalıdır (Madde 4(6)). Hükümet ayrıca insan sağlığına veya çevreye yönelik yakın bir tehdide ilişkin her türlü bilgiyi açıklamakla yükümlüdür (Madde 5(1)(c)).
Madde 5(6), Tarafların, faaliyetleri çevre üzerinde önemli bir etkiye sahip olan işletmecileri, eko-etiketleme, eko-denetim veya benzeri yollarla, faaliyetlerinin ve ürünlerinin çevresel etkileri hakkında kamuoyunu düzenli olarak bilgilendirmeye teşvik etmelerini gerektirmektedir. Taraflar ayrıca ürünlerle ilgili tüketici bilgilerinin erişilebilir olmasını sağlamalıdır.
Madde 6 ila 8 halkın katılımını garanti altına almakta ve Sözleşme Ekinde listelenen endüstriyel, tarımsal ve inşaat faaliyetlerinin yanı sıra çevre üzerinde önemli bir etkisi olabilecek diğer faaliyetler için izin verilip verilmeyeceği veya iznin yenilenip yenilenmeyeceği konusunda kararlar alınırken bunu gerektirmektedir. Özellikle, kamuoyu sürecin erken aşamalarında bilgilendirilmeli ve yorumlarını hazırlamaları ve yapmaları için yeterli zaman verilmelidir. Süreç boyunca, halkın projeyle ilgili tüm bilgilere erişimi olmalıdır. Halkın katılımı yazılı olarak, duruşmalarda veya sorular yoluyla gerçekleşebilir. Karar verilirken tüm kamu yorumları, bilgileri, analizleri ve görüşleri dikkate alınmalıdır. Tüm kararlar, kararın dayandığı gerekçeler ve değerlendirmelerle birlikte kamuoyuna açıklanmalıdır. Ayrıca Sözleşme, çevresel plan, program, politika, yasa ve yönetmeliklerin hazırlanmasında halkın katılımını gerektirir.
Madde 9, yargılamaların kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir organ önünde yapılmasını şart koşarak adalete erişimi mümkün kılar. Her bir Taraf, talep edilen bilgilerin reddedilmesi, faaliyetlere izin verilmesiyle ilgili herhangi bir eylem veya ihmal için bir çözüm yolu ve “özel kişiler ve kamu makamları tarafından çevreyle ilgili ulusal yasalarının hükümlerine aykırı eylem ve ihmaller” için yargısal denetim sağlamalıdır. İzin prosedürlerine veya sonuçlarına itiraz etme hakkı, yeterli menfaati olan veya bir hakkın zedelenmesini sürdüren kamu üyeleriyle sınırlıdır; ancak Sözleşme, çevresel sivil toplum kuruluşlarının bu amaçla yeterli menfaate sahip “kabul edileceğini” öngörmektedir.